Politik bir tavır olarak: sorun bende değil sende


Başta medya olmak üzere her yerden aldığımız bir mesaj var: "çevreyi temiz tutun!"
bu mesaj ilkokuldan beri verilen bir mesajdır. temiz olmamız, etrafa çöp atmamamız, bitkileri ve hayvanları korumamız önerilir. son yıllarda ise bu insan merkezli yaklaşımdan, çevre merkezli bir anlayışa doğru kayma gerçekleşti. sadece insanlar için değil, doğal ekosistemin tümüyle korunması için biz insanlar üzerimize düşeni yapmak zorundayız şeklinde. hatta bunun üzerinden küresel yurttaş bilinci ve sorumluluğu konulu evrensel bir bağlama da çekiliyor. peki bu ne kadar doğrudur? sorun insanların bencilliğinde midir?


elbette öyle ama burada bütün suçun ve sorumluluğun halka mal edilmesi düpedüz ideolojik bir inkardır. sanki sorun bizim öznel tavrımızdaymış gibi anlatılıyor. yani ben etrafa pet şişe atmazsam ya da her diş fırçalamada musluğu sıkı sıkıya kapatırsam ileriki nesiller mutlu ve huzur dolu bir ortamda yaşar. bütün bu küresel pisliğin suçu bizim üzerimize yıkılıyor. devyarasa şirketler sürdürebilir kalkınma adı altında çevre politikaları üretiyorlar. yani yıllardır dünyanın anasını ağlatan onlar değillermiş gibi. pek müstesna meşrubatçımız coca cola, su kaynaklarını korumak için projeler geliştirdiğini güler yüzlü reklamlarla bize anlatıyor. ya da otomobil şirketleri hibrid modellerinin karbon salınımını düşüreceğini anlatıyor. sanki su kaynaklarının anasını belleyen onlar değillermiş gibi ya da hala yeterli otomobil üretilmemiş gibi anlatıp duruyorlar. bir de bunu lütfedip yapmışlar gibi bir dille anlatıyorlar ki ayar oluyorum arkadaş! bu yatırımlar "tamamen" varlıklarını devam ettirmek üzere yapılan yatırımlar değil mi canım benim. yani ben canımı dişime taksam BP'nin yarattığı kirliliği ömür boyu berecemem, keza her gün işi gücü bırakıp dünyayı mahvetmeye adasam kendimi, devasa şirketlerin kısa zamanda yarattığı kirliliği yaratamam. sorun benim sağa sola pet şişe atmamı engellemekle çözülecek bir şey değil. uzun vadede şu kadar enerji tasarrufu bilmem ne diye reklamlar yapılıyor. her gün 1 dk erken kapasak, 40 yıl boyunca bilmem kaç tane elektrik santrali bilmem ne olurmuş. ben 40 yılımı buna adamak zorundayım ama niyeyse bazıları çok faideli (!) mal, hizmet ve istihdam sağlamak üzre delicesine işler yapabilirmiş. yek yeaa.
elbette bu canımın istediği gibi sağa solu kirletebileceğim anlamına filan gelmez. ama bütün sorumluluğu ve hatta maliyeti üstlenmek zorunda olduğum anlamına da gelmemeli. maliyet demişken bu türden sosyal maliyeti ağır olan alanlarda faaliyet gösterenlere, devlet bir baskı uyguladığı zaman bu güzide tüzel kişilikler bunu doğrudan ürettikleri mala maliyet olarak ekliyorlar dolayısıyla yük gene vatandaşın sırtına biniyor. ama bu uluslararası şirketlere ya da devlete suç atılarak çözülecek mesele değil elbette. ekonominin genel düzenlenişi problemlidir. ama bu ideolojik oyuna son vermek lazım. yani suç ve sorumluluk kişilere yükleniyor. asıl suçlanacak olan ekonominin genel düzenlenişidir, bizim öznel tavrımız değil.

2 yorum: