Sevgilinin gözüne neden bakılmaz?

paralakstır. bütün o güzellemeler ışığında karşında duran insanın gözlerine bakınca sanki o gözün arkasında, derinlerde bir yerlerde gayya kuyusunu andıran bir döngüye kapılıp kaybolmaktan korkarız. tıpkı sapık'ta öldürülen kadının gözüne yapılan yakın çekimden sonra kanla karışıp gider deliğinden yeraltına giden su sahnesi gibi. altyapı uzmanı değilseniz ...tuvalet, lavabo vs. yerler de insana bunu anımsatır. yeraltında bilinmez bir şehir varmış gibi gelir. bütün pislikler de buraya doğru atılınca kayboluyormuş gibi gelir.



her neyse pisliği bırakalım işin güzelliğine gelelim. işte bu gayya kuyusunu andıran göze bakınca onun ardında ne var diye ani bir hamle yapıp gözünü çıkarınca ardında bir kaç okka et parçası buluruz. parçalayıp masanın üzerine koyunca işte sen buna bakıyorsun derler. bu paralaktik bir kaymadır. o sonsuzluğu andıran derinlik mi? yoksa masanın üzerindeki et parçası mı? ikisi arasındaki gerilimde yaşar ademoğlu. ne karşındakini büyütmektir deyip geçebiliriz, ne de bu ne ilahi bir güzelliktir deyip kapılabiliriz. her iki durumda da haddimizi aşmış oluruz. kesin bir şey söyleyemeyiz. işte bu gerilime paralaks yarılma denir.

2 yorum: