değişen dünyada kaybolan adamlar




arkadaşlar uzun bir aradan sonra merhaba. size bu platformdan seslenmeyi çok özlemişim. öncelikle efkan ve kerem'den özür diliyorum onlar asker'e gitmeden önce yazı yazmıştı hep ufak bi gelenek yapıcaktık unutmuşum yazmayı yeni farkettim. neyse döndük 2 gün sonra 1 ay olucak nerdeyse. şimdi asıl konumuza gelelim.

biliyorsunuz ki internet dünyası sürekli gelişiyor ve yeni trendler oluşuyor. güzelim blogumuz bile o şaşalı günlerden nerelere geldi. önce forumlar vardı sonra bloglar. bloglardan twitter'a geçişi biz tam sağlayamadık. o dönem blog dünyasında kim varsa popüler twitter'da fenomen oldu.biz buralarda aşırı ısrarcı olduk. millet blogspot'u bıraktı en azından wordpress'e ne bileyim tumblr'a geçti ama yıl 2014 ve hala buralarda kaldık. aslında kalmadık bizde de geçişi yapamadığımız için hiç bi yerde tutunamadık ki yazımızın asıl konusu da bu. hala buralarda tırmalayan kadim dostlarımız enis ve murat'a da öpücükler bu arada.

şimdi instagram'da beyaz çerçeveler içindeki güzel fotoğraflara, baktığında içinde kaliteden başka hiç bir şey içermeyen o ahenge, 3'e 4'e bölünmüş anlamsız ama direk like'ı hakediyorum diye bağıran yeni nesil kültür sanat olayına laf atmayacağım. hepsi gayet güzel arkadaşlar. beğenerek takip ediyoruz. ama ben yapamıyorum galiba. hani bu varoşluktan beslenmek ya da çok anlamsız olduğu için kovalayamamak falan da değil hani. şahsi olarak içime sindiremiyorum. tamam biz de güzel takılıyoruz bazı bazı ya da biz de güzel şeyler yiyebiliyoruz. ki tercihlerimizin kalitesine de güveniyorum her anlamda ama o programı indirip o güzel yemeğin en estetik halini doğru filtre ile kullanarak paylaşacak enerji ve motivasyonu içimde bulamıyorum.

yakışmaması hoşuma da gitmiyor değil hani. millet ortamlarda arkadaşlarının fotoğrafını koyuyor bir film karesi gibi oluyor gerçekten. ama biz koyunca olmuyor. denemedim değil ben de denedim ama olmuyor. bu arkadaşlarımın çirkin olmasıyla da alakalı değil hepsi gayet temiz yüzlü ama olmuyor işte. tamam arada tuvaletteki viledayı instagrama koymak gibi anlamsız hareketler içine giriyor olabilirim ama o emeği göstersem yine olmayacak biliyorum.

aslında herkesin bütün kıyafetlerinin güzel olması, hep güzel yerlerde takılması, güzel manzaralar içinde yaşıyor olması biraz da kafamı karıştırmıyor değil. mesela benim kıyafetlerimin yüzde 30'i falan güzeldir heralde. bir sürü kötü kıyafetim var. yani en azından instagramlık değiller. sonra ne bileyim günde en az 3 kere yemek haftada 21 yemek eder ki anca bir ya da iki öğünü güzel güzel yiyorum geri kalanı sadece doymak için. bu gibi örnekleri çoğaltıp kafa açmayayım da demek istediğim bu instagramdan önce günlük hayatlarınız böyle ihtişamlı mıydı lan. bence değil ama böyle göstermeyi çok seviyosunuz ve benim içime sinmiyor.

şu halimize bir bakın. düşüncelerimizi bir bütün halinde toparlayarak uzun uzun okuduğumuz günlerden nerelere geldik. artık o emek farklı şekilde harcanıyor ve biz onlardan değiliz. bugün yeni bir twitter açsam takip edeceğim insan sayısı 20'yi geçmez. hani komiklerle beraber 30 olsun. twitter'da biraz mantara bağladı ama bi 2 3 sene daha götürür heralde bizi. en azından kimse bişi yazmasa cenk abiyle bi 2 3 sene daha menşınlaşabilirim.

ama size söz veriyorum bir dahaki internet döneminin ilk gününü kaçırmayacağım ve güzide arkadaşlarımla beraber kazanmışlık hissini doya doya yaşayacağız. iddalı bir son yapayım dedim de yok olmadı. bırakın başkalarına kendime verdiğim hiç bir sözü tuttuğumu hatırlamıyorum. hayatı olduğu gibi kabullenmek bir dahaki yazımızın konusu olucak. şimdi en çok özlediğim kısma geçeyim instagram yokken burda eteket vardı beee.


güle güle.