zekalı çocuklar

Yüksek zekalı olmanın daha neye yaradığını pek anlamadım ben bu hayatıma kadar.Neyse konumuz bu değil aslında. küçüklüğümden bu yana epey bi insan tanıdım. bunların bazılarında aileler epey bi ilgiliydi arkadaşlarımla falan. benim ailemde benle epey bi ilgiliydiler ama ben onların okul vb mekanlara girmelerini istemiyordum. tek takılmayı çok severim, hem tek çocuğum ben(şımarığım da her dediğimi alırlar). sonra işte bu okullarda falan bi okul aile birliği olurdu orda arkadaşlarımın anaları olurdu. çocuklarını çok pohpohluyorlardı. kendimi epey gerzek hissetmiştim o zaman. bana o dönem çok havalı gelen özellikleri sayıyorlardı hocalara ;

"bizim oğlan evde kitabı yalıyor yiyor gece 11'e kadar çalışıyor . sınav başladıınnmıydııı unutuveriyor. doktor dedi 'dikkat dağınıklığındanmış '. zeki çocuklar da oluyormuş.."

"bizim çocuuk kesiinlikleee ama kesinlikle yaşıtlarıyla oynamıyor. yok yani anlaşamıyor çocuklarla. hep kendinden 3-4 yaş büyük çocuklarla oynar sokakta. televizyon hiç izlemez hep gazete okur"

buna benzer daha başka şeyler de vardı da unuttum. babam toplantıya gidince bunları duyup bana kızıyordu. "sen neden 11'e kadar ders çalışmıyosuun lann" diye. kasetli aterimi kırmıştı hatta.. yahu orta 2'de 11'e kadar ne çalışıcam ben allasen. lise öncesi dönem deyince nedense aklıma direk ' 1402 ankara savaşı ve timur'un filli ordusu ' geliyor..

bu dönem de herkes gaza geldi herkes çocuğunu yüksek zekalı sanıyor "aman çok hazır cevap , aman çok civelek" diye anlatıyorlar heryerde . benim de ufak bi yiğenim var ona da öyle diyolar ama ben ufak çocukta zeka pırıltısı olmasına karşı biriyim. hem zeka değil bence o tvde ki şeyleri taklit ediyorlar ya "ne görürse onu örnek alır"..

neyse blogumuzu takip eden velilere sesleniyorum çocukları sıkboğaz etmeyin. illa fen lisesi kazanıcak diye bişey yok. düz lise her zaman daha iyidir. düz liselerin en üst katının süper lise olması filan çok güzel şeyler bunlar.

tehlikenin farkında mısınız ?

"çok film hareketler bunlar" bugün gösterime girdi. önümüzdeki 3 sene facebooktan videoları paylaşılcak . ben bile paylaşabilirim. korkuyorum :(

Lüküs Hayat



elveda canım başkanım

Başarısızlıkları bir yana bırakırsak senin gibisi gelmez. 2005-2006 şampiyonluğundaki o sevincini unutamam.

Gündüz açar mısın abi?


Taksi driver ve türevlerinde anlatılan anlık şiddet patlamaları (passage a lacte) bize nasıl hissetirir? izlerken süper hisler verir ama en nihayetinde ortalığın damına koyup sonra günlük hayatımıza devam etmemizi, bi şekilde rutin hayatı delip biraz rahatlamaktan bahseder herhalde. yani ya öyle takılıp yaşamaya devam edersin ya da eline bi 45lik alıp bam!! bam!! bam!!! olduğuna dair şahsi şiddet şovlardan mı ibarettir? olabilir tabi sonuçta şahane bişey. ama öncesi ya da devamını merak ediyoruz ama film olduğundan göstermiyolar herhalde. karizması kaçar. yani ya kafasına sıkıp kendini de iptal eder, ya da mapusta bin yıl yatar ya da işte sorunlu bi kahraman olur şiddettin tarihçesindeki gibi filan. ama sonra fırından ekmek almaya devam ederiz. bi kısa winstın versene abi deriz ya da kefenimi kurtlar deler toprak olurum ya da mapusta inci dizerim.
taksi şoföründe (dırayvır daha mı iyi duruyo?) mevzu vietnam değil mi? yani -muhtemelen- vietnam sendromlu mal bi herifin masum bi kızı pezevenklerin elinden kurtarma hikayesi. amerikanın vietnam kaderi de aynı şey değil mi. onlar da tam beceremedi o işi ama niyeyse full metal jacketı ho-şi-min den daha çok seviyorum.
neyse ne biliyim ben.
ben en çok travisin ilk bağyanlı buluşmasını seviyorum.
mal mal gülüyo ya hani o.

İlişkiler

Bazı bloglar var hani arada görüyorum demiştim ya, ilişki analizleri, cinselliğe çok farklı mana yüklemeler filan. işte biz de seviyeli paylaşımlar olarak geri durmayalım dedik:


Hakan Altun - Seray Sever birlikteliği



seray severin ex-aşkını kıskandırmak için hakan altunla gönül eğlemesiyle,
hakan altunun ağır yaralar alarak çıktığı bu ilişkiden sonra seray sever üzerine verdiği birçok demeçle,
ve bu ilişkinin sakat çocuğu telefon şarkısıyla akıllarımızdan çıkmadı hala.
gönül eğleyen kadınlardan çok korkuyoruz.

Can Tanrıyar - Petek Dinçöz birlikteliği


televoleden sonra hızlı bir ivmeyle medya dünyasında sağlam bir yer edinen can tanrıyarla, ibrahim erkalın sırıksıklam dizisinden sonra bir dönem aşk yaşadığı ve sonra manken-şarkıcı-oyuncu türünün havva anası petek dinçözü es geçmiyoruz elbet.
can bey, sonraki yıllarda pazar keyfi olsun, canlı hayat olsun şahane programlar yapmıştır. en sonunda da uzatmalı sevgililer beyaz şovda, canlı yayında "evet" dedi. fakat son yıllarda nolduysa bi şeyler oldu can bey gözden düştü, iş ilişkileri bozuldu, en nihayetinde aldatma skandalıyla filan boşanmışlar geçen.

"araya ayrılık girdi sen nerdesin ben nerdeee" şarkısı aklıma geldi.
bu ilişkiye yorum yapamıycam.

Ceylan ve Murat Kurşun birlikteliği



daha çok arka plan yaşanan bi beraberlikti. ama daha çok sürekli kavga eden komşu çift gibilerdi.
ceylan zaten geçmişiyle herkesin tanıdığı bi simayken, murat kurşun ise sevenler gece ölürden öte gidememişti. bu evlilikte de ayrılık gecikmedi ama asıl olay ikilinin bi gece klübünde yaşadığı kavgaydı. ceylan o gece kaset firmasından, aralarında latif doğan gibi isimlerinde bulunduğu dostlarıyla beraber yıldız tilbeyi dinlemeye gitmişti. ardından mekana gelen murat kurşunla sıraylasahne aldılar. fakat aralarındaki göndermeli şarkılardan sonra murat kurşun dayanamayarak saçına daldı. daha sonra tam olay sakinleşti derken mekana geri dönen murat kurşun ceylanın kafasına arkadan tokat attı. gerilimli gece yıldız tilbenin olaya el koyup murat kurşunu mekandan ayrılması için uyarmasıyla son buldu. fakat geçtiğimiz günlerde ceylan programına davet ettiği murat kurşunla arasındaki buzları eritmişe bezniyor. bu barışmanın araya giren dostlar tarafından yapıldığı bilinmekle beraber geçmişte yaşanan tatsız olaylar unutulmuş gözüküyor.

ceylan taşa sardı bi ara. sonra ağzı yüzü eğildi estetikten. ama bu ilişkiden çıkarılacak çok ders var dostlarım.

Bişey biliyoruz da konuşuyoruz yavrum

http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?detay=Amac_Turk_soyunu_koruma_&tarih=15.03.2010&Newsid=293744&Categoryid=41

klon, genetik miras muhabbeti yapıyodum ya geçen al aha hemen bizde de düzenlemeler gelmeye başlamış
hatta geçen canlı gastede can dündar bu konuların dini boyutunu tartışıyodu
şaşırdım denk gelince
ben 10 yıl filan demiştim ama ufaktan bize de sıçradı bak bu mevzular
hayde hayırlısı

bi de lazım bunlar ya.. başlarım kapitalizme!!!
genetik mirasımı seviyorum lan ben
atalarım -muhtemelen- karadenizin türkleşmesini sağlayan çepni türklerinden
sakalım tam kıvamında çıkıyo
ailecenek gen havuzumuzda göbekli ve kel insan hiç yok.. ama niyeyse bi benim gözüm kahverengi neys eolur o kadar sapma

bunlar yok olsun istemiyorum :(

güneşin gülen yüzü =)

Martın sonuna yaklaştığımız ve güneşin gülen yüzünü daha çok gördüğümüz şu vakitlerde anladım ki ben gerçekten sıcağı sevmiyorum.güneşi de sevmiyorum.hele trende, metrobüsdeyken hiç mi hiç sevmiyorum. tepemde duruyor yamultuyor o tebessümüyle beni. gözü kısık biri oluyorum.

Havaların ısınmasıyla hareketlenen bodrum geceleri de beni pek ilgilendirmediğinden ve geçen seneyi kartal sahilin de kayalıklardan denize atlayıp , midye toplayarak geçirdiğimden yazın benim için pek bir değeri yok. gerçekten bana moral vermiyor. nevruz ateşine işemek istiyorum.

son olarak ;

1 - güneş kremlerinizi unutmayın,

2 - 11.00 - 15.00 arası dışarı çıkmayın,

3 - çocuklarınızı yanınızdan ayırmayın,

4 - fazla açılmayın.

eyyamcılar sami yen'e nasıl gelecek ?


biz yeri geldiğinde rengimizi belli ediyoruz. o yüzden bu yazıyı yazmaktan gocunmayacağım. bir spor klübünün ( fener bile olsa ) resmi sitesinde böyle bir haber olması sizce de çok garip değil mi ? gerçi biz alışkınız bu hareketlere ama Galatasaray maçı öncesi böyle basit oyunlara gerek yok. gel paşa paşa oyna. taraftarı da germe.

İşkence nedir


geçen sıkıntıdan paralaksı karıştırırken gene şahane bişey gördüm paylaşayım dedim:
bugün ırakta gördüğümüz şey huntingtonın medeniyetler çatışmasıyla açıklanabilecek bi olay değildir yani barbar ve yoz arap toplumuna karşı "insani müdahale" yapan gelişmiş Batı medeniyeti çatışması değildir. böyle bi yorum en nihayetinde saddama karşı bu müdahaleyi olumlu hala getirir. ya da tam tersi barbar amerikan askerlerini ve masum sivilleri düşünüyoruz ama müdahele edecek itici kuvveti bilincimizde oluşturamıyoruz. çünkü burada olan şey:

geleneksel acımasız işkence ile aptal aptal sırıtarak poz veren amerikan askerlerine arka fon olan çıplak esirlere yapılan işkence arasında dönen bi tartışma olması.

ırak savaşını beyaz şov gibi izlemimizin nedeni bu.

kid cudi - pursuit of happiness



Bek güzel bir şarkı bu.paylaşayım dedim.facebookta diğer videosu dolanıyor.bunu da izleyelim çeşit olsun.

andımız

önce hatırlayalım :

“Türküm, doğruyum, çalışkanım,
İlkem; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir.
Ey Büyük Atatürk!
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türküm diyene!”

ben aslında burda bişeyi eleştirmeyeceğim ya.ama ne bileyim 7 yaşındayken daha anlamını bilmediğim epey bir kelimeyle and içmişim. Atatürk'ün gösterdiği hedefi daha bilmiyorum ben mesela.o dönemler okurken andımızın bu kadar fanatik sözleri olduğunu da bilmiyordum .takım tezahuratı gibi bence.

Klonlama demişken


fransız bi adamın -şimdi adını uuttum- gapitalizmin bugün bilinen en büyük 4 çıkmazından (küresel çevre felaketleri malum küresel ısıma vs, entelektüel tereddüt bunun en güzel örneği "entel dantel işler yeaa" deme muhabbeti yani bu tür şeyler artık rağbet görmüyo bu da kültürel tehdit olarak algılanıyo, sosyal adaletsizliğin çok büyük boyutlara ulaşması sonucu oluşan varoşlar bu sebepten de bi içerisi ve dışarısı algısı oluşuyo, insanlığın genetik mirasının kontrolsüz ve etik dışı teknolocik gelişmelerle tehdit altında olması misal çin de bu konuda çalışan yasadışı bi sürü laboratuvar varımış bi de abdli rael diye bi tarikat vardı uzaylılara tapan klon çocuk ürettik demişlerdi 2005te.)
işte bu sonucusu baya zor bi mesele. insanlar küçüldü, güçsüzleşti diyolar, eski yatırları gösterip bak eskide 2 buçuk metreymiş insanlar diyo büyüklerimiz, hatta gdolu gıdalar muhabbeti filan var.
bi de gen haritası olayı var. çok iyi hatırlıyorum ortaokulda çok sevdiğim bi fen hocamız vardı ona sormuştum bana 5 vermişti ehzhehze sene 2000 ilk defa o zaman olmuştu. hangi hastalığa meyilimiz ar görücez fila dediler bugünler de herkes anahtarlık gibi çıkarıp belinde taşıycak gen haritasını diyolar ama multimilyonerler yapıyo tabi bize kadar çok var daha.
ama klonlama olayı inanç açısıdan da sorgulanıyo vatikan ve bizim ulemalar filan onaylamıyo. genelde bu tür şeyler sonradan kabul edilir ama bu seferki hakkaten büyük bi soru işareti. zaten bu sebepten sistemi zorlayan bi hadise deniyo.

fakat bu klonlama işinin en örtük sebebi sonsuza dek yaşama olayı. bilinç hala insanoğlu için muamma önce tek merkezde demişlerdi sonradan tıpkı piksel mantığıyla çalıştığı görülmüş. mesela market tabelaları olur ya yazılar akar. ama aslında akmaz sadece sıradaki led ya da piksel işte ne boksa o yanar. ama bize akıyo gibi gelir. dünyayı böyle algıladığımızı söylüyolar aşağı yukarı hareket ediyomuş bi de ama onu tam anlamadım anlarsam söylerim, merdiven şeysi gibi bişey.
neyse konuyu dağıtmayalım, sonsuza kadar yaşama hadisesi vampir gibi yaşamak değil elbet. (... ya aslında bu olay var bi de dimi. ölümsüz olmak deyince hep hayalet gibi olmayı düşünüyoruz kurşun geçirmemek hemen iyileşmek filan. ama aslında kafasını kesersen, bacağını sökülünce ölebilmek gibi düşünmüyoruz. yani içten ya da dıştan bi etki olmadığı sürece sürekli yenilenebilen beden fikri olması lazım. kalbine çakınca kazığı ölceksi yani. ama bu kafası yeniden çıkıcak anlamına gelmemeli bence)
işte bu sonsuza dek varolma şeysi gılgamış gibi iksirle değil de buna benzer bi fikirle yani klonlama ve bilinç aktarımıyla yapılmak isteniyomuş. yani harddiski söküyolar sonra yeni kasa adem 2.0 oluyosun. ruhun, bilicin, anıların herşeyin aktarılıyo. süper lan. hayata baştan başlıyosun. bi mallık yapıp kendini öldürmezsen tabi. inanç açısında da garip olur. hangi hayatımız nedeniyle sorgulanıcaz? "yok yeaa yapamazlar o kadar" diyenlere çok uzağa gitmeden ilkçağ tarihi okumaya davet ediyorum.
ama burda bi olay daha var klonunun ruhu olmayacak mı sorusu yüzünden önemli. bi benliği olmayacak mı? kıçındaki donuna kadar fabrikasyon olan biz bu soruyu sormıycaz muhtemelen. kapitalist mantık devreye girince işler karışıyo. bu da zaten o yüzden çıkmazlardan birisi olarak görülüyo.
sera domatesi gibi insan yetiştirirsen ruhu filan olmaz. hatta ona insan gözüyle bakmazsan bu sadece ufak bi ayrıntı olur. bi de işin ucunda sonsuz yaşam var kim takar lan klonu ehzhahe
"abi orjinali burda sen yükle yaa" mı diycez acaba. "klon musun la" gibi espiriler mi olucak.
yapay zekadan çok bundan korkun. bütün hepsi düşünülünce klonlanma ya da klonlamama işinde büyük bi paradoks var:

doğal insanla onun klonu arasında hiçbi fark yoksa -ki yoktur- neden organ ihtiyacı için klonlamayı geliştirmek yerine doğal yollardan elde edilmiş insan çiftliği kurmuyoruz?

Dertliyim be feys

uzun uzun anlatırdım da.. neyse.. bu ne a.k yaa ne bu.

bilgi hocalar var ya hep onların bok yemeleri bunlar. yaza doğru okul biterken son derslerde okuturlardı. okuycak isim de hep aynı kız olurdu.

biz erkekler hep güleriz bunlara çünkü bunlar çok boktan şeyler olur genelde. bi de kızlara orkid dağıtılınca çok gülerdik.

bi de şu nokia 3210 sanatı var.

Klonlar savaşı


feysbukta adımı arattım sonra ne kadar aynı ad-soyadlı olduğum insan varsa ekledim.
bikaç tanesi şimdiden kabul etti. niye yaptım bilmiyorum.
pek kullanılan bi isim değil benimkisi. bi de soyadıyla kombine edince ihtimaller düşüyo baya ama gene de 8-10 kişi varız. sonuçta ben bi ercan, bi nuri değilim ben.
bi çalışma yapıcam ilerde gene döneriz bu mevzuya bakalım diğerlerim nasıl bişeyler.

Betondayız gel

http://www.iksv.org/film/program.asp?Content=Film&SID=9&FID=54

her sene sınavlara yahut ters zamana denk gelen İKSVnin şeysine bakarken gördüm lan..
bizim beton parkın belgeselini etmişler!

neyse berke baş diye bi abininmiş bu yapım
lisede bizim bi aydın hoca vardı kesin akrabasıdır
memleketimle ilgili güzel bi proje
izleyin lan biz orda takılıyoruz hep ehzhe
ilk defa çok güzel bi zamana denk gelmiş tam vize sonu mehmehmeh

Başsağlığı


Seviyeli paylaşımlar kaan sezyuma başsağlığı diler.

hep görüyorum


Bu resim nedir a.k

islamik ve elektronik müzik

Ben dini bütün bir kişiyim fakat ilahi vb dini müzikleri sevemedim ben.Yolda giderken bazen mp3lerden sıkılıp radyoya geçiyorum.ararken tararken garip yerel kanallar çıkıyor.geneli dini kanallar bunlar ve garip müzikler çalıyorlar.son teknolojik elektronik beatlerin altyapı olarak kullanıldığı dini müzikler var.çok şaşırdım mı yoo

"azrailden korkmuyorum
o melekten ben korkmuyorum"

gibi sözleri vardı hatta.

Abdülcanbaz


4-5 yaşlarındaydım, babam her akşam eve gelirken elindeki poşette gofret ve milliyet olurdu. ben de iyice it olmuştum. arabamızın sesini tanıyodum hemen yola koşardım. babam ağır ağır gelip "naber lan?" derdi. ben hemen poşete sarılırdım eve girene kadar kendi gofretimi yerdim. sonra eve girince ablamınkilere salça olurdum, evin ruh dengesine göre değişirdi çok ağlarsam hepsini bana verirlerdi ben de yerdim. 5 yaşına kadar ayı gibiydim dostlarım. yürüteç dedikleri şeye çok kez sıkışmışlığım vardır. neyse sonra gasteyi açıp değişik sayfalı kısmına bakardım. şekiller, sayılar filan çok hoşuma giderdi. sonradan öğrendim ki ekonomi sayfasıymış orası. sonra hemen diğer sayfayı açar sol üst köşedeki yatay banttaki adamlara bakardım fesli, mesli adamlar. bi de biraz çıplak gibi kadınlar olurdu. utanırdım ama bakardım dikkatli dikkatli. az çok okumayazma biliyodum okuyodum biraz ama olaylar garip olduğundan anlayamıyorum. nerden bileyim lan ben güncel mizah kahramanı olduğunu. ama "geçmiş ne acayipmiş lan osmanlı filan dedikleri bu muymuş" diyodum. büyükbabam tek tek padişahları anlatırdı en çok da baltacı mehmet paşadan bahsediyodu.. rus kraliçesi katarinadan, çadırdan filan bahsediyodu.. anlamıyodum ama geçmiş hoşuma gidiyodu. bi de yavuz sultan selimi çok anlatırdı. dedem de salih memecanın kardeşinin arkadaşıydı küçükken onu da severdim ama sırf renkli diye. karaoğlandan sonra üçüncüydü salih memecan. karaoğlanda da sıkılıyodum gerçi. memesi az gözüken kadınlar yoksa hele de savaşmıyosa çok sıkıcı oluyodu. ama abdülü hepsinden severdim. pisikletini de severdim. nası düşmüyo bu diye düşünüyodum. bi de en çok mesaimi "filosepet ne demek yaa ???" diye harcadım çocukken. kimse bilmiyodu canım sıkılıyodu acayip merak ediyodum.



Turhan selçuk ölmüş bugün. kendisini, ideolojik kıtlığı üzünden hiç sevmedim. bu da onu anma yazısı değildir. allah rahmet eyler umarım. belki. ne biliyim.

ntvspor'a karşı bülent karpat kültürü

En sevdiğim spikerlerdendir.Sonrasın da benim için Ümit Aktan gelir. Yani ben televizyonu izlerken eğlenmek istiyorum arkadaş. Spikerin futbolcuların isimlerini yanlış söylemesini, garip şekilde heyecanlanmasını istiyorum. o yüzden ümit aktan , bülent karpat ve orhan ayhan'ı(wipe out kesmiyor) istiyorum..


İzin Günü Sendromu

04.03.10 Perşembe günü 18:00'da mesai bitti evle iş arası 15 dakika olduğundan eve geldim 20:00'a kadar internete girdim daha sonra ferhat aradı 20:30 seansına bilet aldım atla gel dedi. gittik yemek yedik filmi izledik film beklediğimden iyi çıktı 23:00 gibi yaşar abi'ye geldik 1 saat sonra yaşar abi ile beraber dükkanı kapayıp 00:00 sularında evdeydim. 05.03.10 Cuma günü'ne girmiş olduk. yatana kadar film ve dizi izledim ve 03:00 gibi uyudum. sabah saat 12:00'a gelirken uyandım duş aldım ve çıktım cuma'ya gittim. cuma çıkışında atladım gittim yaşar abi'ye, sakin'le tavla oynadık, ferhat'la gs mobile'e geçtik ve hep beraber kahvaltı ettik.14:00'da maltepe'ye kız arkadaşımı görmeye gitmek üzere yola çıktım. 15:30'da buluştuk. 18:30'a kadar beraberdik, tavla oynadık, türk kahvesi içtik, sohbet ettik, çok özlemişiz söylemesi ayıp. neyse daha sonra maltepe'den yaşar abi'ye geçmem 20:00'ı buldu. erdi, ferhat ve ben gece yarısına kadar türk futbolu, fenerbahçe galatasaray rekabeti ve bahis üzerine konuştuk, zaman zaman hayatımızı irdeledik. kahve'de güzel anlar yaşadık yani. 00:30'a doğru evdeyim ve böylelikle 06.03.10 cumartesi günü'ne de başlamış olduk. yine saat 03:00'a kadar dizi filmler izledim ve bu sabahta 12:00'da uyandım. kahvaltımı yaptım ve suan saat 13:00 suları. 14:30 gibi evden çıkacağım ve 15:00'da 23:00'a kadar sürecek olan vardiyama başlayacağım.

evet arkadaşlar haftada 6 gün çalışıp 1 gün izin yapmanın vermiş olduğu huzursuzluk budur. bu hafta yaptığım izin en dolu dolu geçen iznimdi. bu bile iş hayatından önceki hayatımda yapmış olduğum günlük sıradan yaşamımdan bir kesit.
ey çalışmayan arkadaşlar,
günlük hayatınızın haftada 1 (bir) güne indirilmesi gibi bir durum söz konusu. mado, karakaş makina, sırma cafe, atiye ege mutfagı, ets tur ve remzi kitabevi tecrübelerime dayanarak söylüyorum, çalışmak kötü bir şeydir. zaman zaman iş yaşamına özenen insanlar görüyorum burdan hepsini uyarıyorum. şuan çalıştığım iş rahatlık açısından dünyanın en rahat işi amma insan'ın günde 8 saatini işte heba etmesi gibi bir durum söz konusu. hele günde 12 hatta 14 saate çıkan işler bile var. insan ya da ben tembel bir varlığım. çalışmak istemiyorum.
bütün bunları yazdıktan sonra sike sike işe gitmek için hazırlanmak ise ayrı bir yazı konusu. neyse hadi bay bay.

eğitim hayatım



  • sınavdan başarız not aldığımda "hocam evde çalışıyorum, hepsini biliyorum sınavda unutuyorum ;( " demedim.

  • ailemi "okul aile birliğine" sokmadım.

  • en iyi arkadaşlarımın sırasına bol bol silgi koydum.

  • pazartesi günleri tören olduğu bir vakit sınıfta 4 hayta arkadaşımla sıralarda makara çevirirken yakalanıp güzel dayak yemiştik.

  • bi kere derste çok şımarıp bacaklarımı masaya uzatmıştım ve yine dayak yemiştim.
  • okul,ödev,ders,eğitim hepsinden nefret ediyorum.iş hayatına ise bayılıyorum.

not:okul aile birliği ile ilgili bir yazı yazıcam ben aklıma geldi iyi oldu..

Törkiş airlines


Akşam eve dönüyorum, metrobüsten indim önümde de 2 tane zenci eleman yürüyodu sonrasında durak çıkışındaki dolmuşçulardan birisi:

"Geel abicim geel! kartala, maltepeye, pendiğe!.. afrikaya, nijeryaya geel!!"

Bunları ufaktan yetiştiriyollar




Halil:
o yanak tahriş olur türkiyede doğsa bu