Araya ayırlık girdi, sen nerdesin ben nerde

keremin gençler şeyini görünce bu resmi hatırladım
canlarım benim.. geleceğimiz cumhuriyetimizin yılmaz bekçileri
fazilet
neyse

Seda sayanın tutan tek şarkısıydı herhalde mahsun düetini saymazsak. ve benim de günlük hayatımda kullandığım bi kupledir.

neyse değerli seviyeli paylaşımlar üyeleri ve iş arkadaşlarım, pek uğrayamıyorum, sizi ihmal ettiğimi biliyorum, ama geçen duş alırken farkettim ben hayal kurmayı unutmuşum. yarim de şikayet etti hiç konuşmuyosun artık diye. haklısınız ama cidden bişey yap(a)mıyorum artık. uyku dengem anasının amı oldu. küfretmek istemezdim ama o derece iğrenç oldu. sabaha karşı uyumak filan değil artık, ya da ne biliyim arasıra hiç uyumadığım ya da arada bir gündüz görmediğim oluyodu ama nadir oluyodu, artık 12 hayvanlı türk takvimine göre yaşıyorum. öğlen gibi uyuyorum sonra akşam 7de filan kalkıyorum. allahtan günler uzadı da 1 saat filan ışık görüyorum. gerçi ben banyoya girip çıkana kadar hava kararıyo zaten o ayrı. akabinde güne başlıyorum. elime kumandayı alıp sesi az çıkan 35 ekranımla dünyaya bağlanıyorum. bazen markete gidip gaste yiycek, içecek filan alıyorum ama apartman görevlisi olan yankomşum beni görünce şaşırıyo sen niye evden çıkmıyosun filan deyu. bi de ben çok sessiz olduğumu söylüyolar ama bizim bina apart dairelerden oluştuğundan yalıtım pek sağlam değil yan tarafı gece duyabiliyosun mesela normal ses tonuyla konuşursa. işte ben buna alışınca artık gündüz nası şeyler yapıyosam gece de yapıyorum. yemek pişerken aspiratörü açıyorum, dandun bulaşık yıkıyorum, kapı pencere çarpıyorum, saç kurutma makinesi, traş makinesi vs çalıştırıyorum ama ses eden yok anlamadım ben. herhalde en derin REMlerinde yakalıyorum komşuları o yüzden uyanmıyolar. bunu da duşta düşündüm evet. çok rasyoneliz lan, bilgiye erişiyoruz hemen diye de düşündüm bi süre. öyle işte. bi de bu gidişatımı sorgulamıyodum ben. ama asıl aydınlanma şey de oldu saate baktım 6ya yirmi var ve ben bulgur pilavı pişiriyorum. napıyorum lan ben dedim. sonra bayadır müzik film vs hiçbi bok yap(a)madığımdan kendime küfrettim. yıllardır "fanzin yapacağım" adlı umutsuz projem üzerine düşündüm. öyle bi gazla düşünmedim ama valla. şimdiye kadar yazdığım topladığım ettiğim şeyleri toparlayıp yapıcam. tek başıma yapamam ama büyük oranda tek başıma yapıcam bencillikten değil de ortaklaşa oldu mu sallıyo herkes o yüzden eş dosta en son başvurucam. dünyayı sarsmaya geliyoruz! değil tabi ama heves işte ölmeden yapiyim ya uyduruktan bişey de olsa adı üstünde fanzin bu ntv bilim dergisi yapmıycam. neyse vaziyet sıkıntılı. hepten ağlama duvarı gibi oldu bu blog ama ne edeyim hayatım böyle şu an.
daha doğrusu öyleydi. sınav haftasından önce düzeltmem lazım diyodum da hemen hemen şubat tatilinden beri bu ritme kapıldı hayatım o yüzden düzeltemiyorum. dediğim gibi önceden oluyodu ama ara sıra şimdi rutine bağlayınca bünyem delirdi geri dönemiyoruz. neyse efenim sınav dönemi başladı biraz düzelttim 2-3 saat uyuyorum sonra kalkıp iş güç sonra 2-3 saat tekrar uyku. uykumu parçalara böldüm gün ışığından mümkün olduğunda faydalanmaya çalışıyorum. bütün çıldıraylara tavsiye ederim, zaman-mekan kavramınız yumicik gibi olsun. bugün mesela 4 de sınav vardı gece 3-5 arası uyudum kalktım, egzersiz yaptım, yaz geldi kapı barfiksi sezonu açıldı! sonra ders çalıştım ve sabah 7.15 de mehmet ayanla futbol sabahı diye bi program var. skytürkte total futboldan, ali eceden filan bilen bilir uzun uzun anlatmayalım. mizah anlayışı çok boktan ama genelde ilginç bilgiler verebiliyo içerilerden o sebepten dinlenebilir.

bi de mehmet ayan ve ona benzeyen isimler tam bi aracı kurum. yani sırf yorumculukları önemli değil bunları yorumcu olarak düşünmemek lazım hatta çünkü bi ayakları içerde. ne popüler, (kelimenin tam anlamıyla) ne de sıradan taraftar oluyolar. yani misal bi klübün yönetiminde olamıyolar (ki istemezler bile muhtemelen), ama sıradan tribün tafyası da olmuyolar. ama asıl işlevleri taraflar arasında iletişim kurmak bu bildiğimiz anlamda yorumculuktan çok farklı bişey. endüstriyel futboldan tiksinmemiz için bi neden de bu abiler. çünkü sıradan taraftar olsa muhtemelen müşteri mantığından nefret eder ve bu zihniyetle bi duygusal bağ kurmaz. ama bu aracı kurumlar yoluyla yönetimdekileri, yani iktidar sahiplerini meşrulaştırıyolar. bunu kötü niyetle yapmıyolar çünkü pek çok isimle irtibatları var yıldırım demirörene bakış açısı bi beşiktaş taraftarından çok farklı çünkü bi beşiktaş taraftarı o herifin sırf parası için orda olduğunu düşünebiliyo bağımsız olarak, ama aracı kurumlardakiler onlarla duygusal (bildiğimiz anlamda duygusallık, yoksa çıkar ilişkisinden bahsetmiyorum, milleti kandırmak için iş birliği filan değil kastettiğim, yoksa ne millet o kadar salak (aslında salağız) ne de bu denli bi maliyete katlanmaz iktidar sahipleri. her neyse sen şimdi hiç tanımadığın bi kötüden nefret edebilirsin ama tanıyınca kurduğun bağ başkalaşır o yüzden kötülüğünü gözardı edebilirsin. yani "aslında iyi herif ya tanısanız" gibi. insan gerçekliği böyle saçma bişeydir evet hatta ailemizde ya da etrafımızda ya da çevremizde hiç kötü yoktur gibi. tabi ben katilim diye bayrak taşıyan adamları geçin. haberlerdeki ölümlerin, kötülüklerin hiçbiri sanki bizim dünyamızda yok gibi gelir ortalama insanlara. ama aslında öyle değil elbet. ama onlar eş, dost olunca batmıyo hatta kendimiz de dahil.
ben bu yüzden saf kötülük veya iyiliğe bilinen anlamlarda inanmam. herkes herkese göre iyi ya da kötü olabilir bu onunla kurduğumuz diğer ilişkilerin ürünüdür. ve ayrıca iyilik kötülük zıttı değildir e katılırım. hatta her ikisi, her insanda, aynı anda, bir arada bulunur. bazen birini bazen diğerini kullanır da demiyorum. aynı anda bulunurlar diyorum ama simgesel alana çıkınca beraber olamazlar o yüzden baskın olan tek başına gözükür o yüzden iyi ya da kötü olur.
mesela ışıklarda bekleyen kör adamı karşıya geçiren birisi en nihayetinde iyi birisidir. ister tanrı inancı olsun işter, rasyonel bi mantıkla yapsın, ister ahlakla yapsın vsvsvs ama ya bütün bunları sırf öyle gözükmek için yapıyosa? yani ister "allah görüyo" ister "dostlar alışverişte görsün.." mantığıyla yapsın bu kötü değil midir? bunu ne ahlak ne vicdan ne de dinimiz kabul eder. ama bu adam iyi birisidir en nihayetinde. niyet önemlidir diye kesip atarız ama istisnasız her insan eylemlerinde bu iki yönlü diyalektik mantığı güder. zaten gütmezse saf ya da orospu çocuğu olarak tanımlanır. tutarlılık mantıklı olabilir ama hayatta pek bi işinize yaramaz. değişim mantığı burda devreye giriyo tabi. ama burda kastedilen şey aynı yerde sayalım değil aynı sistemle hareket etmedeki tutarlılık eylemdeki değil. artık körlerin karşıya geçmesine yardım etmeyebilirsin ama bu seni şimdi kötü yapmaz. aynı mantık burda da geçerli. ayrıca iyi olmayana kötü denmez değil mi. her iyi olmayan kötü değildir yani zıtlık yoktur işte.
yin-yang hikaye ustaaa, yani asıl olay maleviçin resmindeki gibiymiş. işte uyuyamadığım zamanlarda bunları düşünüyorum sonra sabah pınar aç-bitir salam, simit, açma filan alıp evimde yiyorum.

sıfır noktası
heaa taylır dördın gibi
ayrıyeten serdar yeni albüm yapmış, süpriz düetler varmış heyecan içerisinde bekliyorum
yaz geliyoo!

2 yorum:

  1. bende bıktım lan okul bitsim çilem bitsin.iş bulayım çalışayım.

    YanıtlaSil
  2. bunalıyorum evde, hep aklımda aynı düşünceler... çalışmak ne güzel bir şeymiş. hitler baba haklıymış meğer "arbeit macht frei" hafız..

    YanıtlaSil