çocukken yağmurdan sonra ufak su göletlerini çubukla karıştırmaca oyununu icat etmeden çok daha önceleri beri içimdeki sıkıntı devam ediyor. o zaman 7 yaşındaydım sanırım. herkes çok zeki olduğumu filan söylerdi, dedem hariç. o hep dayımın oğullarını severdi. ailemin benden bişeyler beklediğini o zaman hissettim. hayatımda bir çok değişiklik oldu ama onların istediği evlat yine olamadım (korkmayın kötü çocuk hikayesi anlatmıcam , kötü değilim zaten ben). sıkıntı yani ne olursa olsun "evdekiler ne der?" düşüncesi değil de, benim için tam tersi olmuştur hep. 3. sınıfa kadar sayfa sayfa defterlerimi ve üstündeki işlemleri kontrol eden bir babam vardı. hatta sayfa ziyan etmişsem kızardı yırtınca cilt kenarında kağıt parçası bırakmamaya çalışırdım. ya da işlemi yanlış yapmışsam kızar gibi anlatırdı. ilkokulun yarısından liseye kadar astronot olucam sandılar herhalde ki beni baya serbest bıraktılar. hiçbi şeyime karışmazlardı zaten sen en iyisini bilirsin kendini kurtarırsın falan filan. bu kendi sorumluluğumun bana yüklenmesi ilk başta çok güzeldi ama sonra en büyük sıkıntı oldu benim için. bi de o zaman kadar zeki biri olduğuma tam inanmıştım ki fen lisesi tutmayınca patladım. erkek çocuk olmak kötü bir durum ya aile senden sürekli bir beklenti içinde.. ama bunu hiç söylemeden yapıyo. "büyüdükten sonra üniversitede okulu bitir.. okulu bitir askerliği yap ve iş bul. .. iş bul evlen.." demeyip "bunları zaten senin düşündüp taşınıp hazırlayıp yapıp bitirmiş olman lazım" der gibi bakan bi ailem var. evlenince sorumluluk duygumuz kendi ailemize kayıcak ve her zaman denen o olay olucak "ailen olsun çocuğun olsun o zaman seni görücem ben" durumu.
… Burada Kant’ın ötesine geçip eklemek gereken şey, toplumsal hiyerarşinin “özel” düzeninde belirli bir yerden yoksun olmaları nedeniyle, doğruca evrenselliğe karşılık gelen toplumsal grupların var olduğudur; bunlar Jacques Ranciere’in toplumsal bedenin “paysız payı” adını verdiği şeydir. Gerçekten özgürlükçü politika “aklın kamusal kullanımı”nın evrenselliğiyle “paysız payın” evrenselliği arasındaki kısa devre tarafından yaratılır – bu zaten genç Marx’ın Komünist düşüydü: felsefenin evrenselliğini proletaryanın evrenselliğiyle bir araya getirmek. Dışlanmışların sosyo-politik uzama katılmaları için Antik Yunanistan’dan gelen bir adımız var: demokrasi.
slavoj zizek
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder