İşim var


İsmim E.Ö. 1985 yılında Ordu'da doğdum. Söylenene göre çok karlı bir günde doğmuşum.
gene söylenene göre bu yüzden ciğerlerim hassasmış ve zatürre geçirmişim. diğer bi söylenti ise doğduğumdan sonra doktorların beni doğumhanede bırakıp öğle yemeğine gitmesi yüzünden hastalanmışım. neyse ki tanrıya şükür uzun bi hastalık döneminden sonra ölümden dönerek hayata tutunmuşum. hayat mücadelem ta o yıllarda, küçük yaşlardan başlamış. ailem bu yüzden sigara içmemi diğer ebeveynlerden daha fazla özen göstererek engellemeye çalıştı. fakat pek başarılı olduklarını söyleyemem. ortalama bir sigara bağımlısıyım. kötü alışkanlıklarım vardır evet. bir dönem aşırı miktarda alkol de kullanıyordum fakat son yıllarda bu alkole olan tutkum körlemiş durumda. bilmem ilgilinizi çeker mi.
her neyse ilk ve orta öğrenimde çok başarılı bir çocuktum. il düzeyinde yapılan sınav ve yarışmalarda pek çok derece almışlığım vardır. fakat bu başarılar türkiye geneline yaymakta zorluk çektiğim için genelde lokal başarılar elde ettim. bu başarılarım, planlı çalışma ve disiplinle desteklenmediği için lise dönemlerimde yaşımın da getirmiş olduğu etkenlerle beraber epeyce sekteye uğradı. bir diğer etken ise bu başarıların çalışma ürünü olmamasından kaynaklandığını düşünüyorum. zira yaptıklarım benim için pek zor ve uğraş gerektiren şeyler değildi. sadece yapmak zorunda olduğumu bilmem yeterli oluyordu.
lise dönemlerinde sosyal yönlerimi geliştirmeye karar vermemden ötürü düzenli ve disiplinli bi kariyer için gereken ilk adımları atmada zorluk çektim. hakkını vermem gerekirki bu yoldan dönmem için ailem ve öğretmenlerim epey emek vermişlerdi. bense her zamanki gibi yaptıklarımın yeterli olacağını düşünmüştüm. bu yolda pekte efor sarfetmediğim için sonraki dönemlerde kaybım büyük oldu diyebilirim. fakat pişman olduğumu söyleyemem.
her neyse bu dönemde yapmış olduğum hataları sosyal yönden kendimi geliştirmeye adadığımı söylemem bilmem sizin için bir artı olarak değerlendirilir mi. bunun nedenlerini birazdan sıralayacağım.
yüksek öğrenimimi ortalama bir üniversitenin ortalama bir bölümünde başarıyla tamamlayarak kariyerimde ufak da olsa bir adım atmış oldum.
daha sonra ne oldu derseniz. daha sonra pek bişey olmadı. üzerine pek bişey koyamadım henüz. daha dingin ve hayatı sorgulayan genç birisi oldum diyebilirim. bu anlamda tecrübemden faydalanmak isteyebilirsiniz. bence isteyin. teorik çalışmalarım bulunmaktadır. günümüzde iş yaşamı 1980lerdeki globalleşme atağıyla epey farklı bir yüze büründü. firmaların insan faktörünü çok daha göz önünde buludurarak bir misyon ve vizyon geliştirdiği yadsınamaz. fakat aslında bunun böyle olmadığını yani pratik uygulamada özellikle de türkiye gibi bir ülkede pek mümkün olmadığını bu yüzden kendimizi kandırmamamız gerektiğini samimi bir ilişkiye ilk adımımız açısından söylemekte bi beis görmüyorum. pek çok alanda atılım yapma imkanı sağlayan koşullar içinde bulunuyoruz. artık dil, devlet, millet, gelenek, görenek, ört, adet ve anane gibi unsurlar şirketler için belirleyici unsurlar olmadığından ve özellikle alışılmış yönetim, işçi-işveren ilişkilerinden doğan prosedür ya da bürokratik işlemlerden uzak durmamız gerektiğini düşünüyorum. çünkü size gerekli olan diploma değil işi yapabilen insandır. fakat bu klişe üzerinde yoğunlaşmaktansa en belirleyici unsur olarak özellikle işe alımda bu tür prosedürlerle hem sizi hem kendimi yormak istemiyorum. tek isteğim bu. işe yönelik başka bir talebim yoktur. çalışma saatleri, ücret, sigorta vs. konularını daha sonra görüşebiliriz. açıkcası bunların da pek gerekli olduğunu düşünmüyorum. elbette benim için önemsiz demiyorum sadece benim ve iş yapmak isteyen insanlar için üzerinde mutabakat sağlanamayacak şeyler olmadığını söylüyorum. açıkcası kim olduğum da pek önemli değil şu durumda. tabi bu söylemlerim sofistike çalışanlarınızla kahve molasında farklı ilgi alanlarına dair sohbetler yapmak istediğim anlamına gelmiyor. insanları yeterince ilginç bulurum zaten. işe geliş-gidişlerde metrobüs kullanmak istiyorum. bunun sizinle bir ilgisi olmayabilir sadece bilgi vermek açısından söylüyorum. bir de ilk işimden, birini yumruklayıp derhal ayrılmayı planlıyorum. bir nevi staj olarak düşünebilirsiniz. umarım ikincisi olursunuz. söyleyeceklerim şimdilik bu kadar. sizlerden haber beklemiyorum. gerektiğinde zaten buluşmuş oluruz.
iyi çalışmalar.

Sagopa Kajmer yada Uğur ışılak sevenleri

http://www.facebook.com/profile.php?id=705409729#!/pages/Sagopa-Kajmer-yada-Ugur-isilak-sevenleri/391370272494

"hani olur da birini sevmezsen diğerini de sevsen olur yani"
nası bi alt küme lan bu?

genç hikayesi


Aslında edebiyat dersini seviyordum. Genelde edebiyat kitabından bir okuma parçası seçilir , sınıftan bir kişi o parçayı okur , sonrasında da sınıfça yorumlarlardı. Ama bugün ders farklı işlenecekti. Hoca 2 gün öncesinden söylemişti "kompozisyon yazacağız arkadaşlar".

Devamında hoca ,

- Buradan alacağınız not sözlü notunuz olacak arkadaşlar o yüzden ciddiye alalım.

Ayşegül Su "sınıfın en çalışkan kızı" atladı hemen (bence torpili var annesi ve babası öğretmen çünkü, aşağıda öğretmenler odasında neler döndüğünü biz öğrenciler bilemeyiz sonuçta)

- Hocam kompozisyon nasıl yazacağız ?

ah ah işte türk eğitim sistemi lise 1'e giden bir öğrenci kompozisyonun nasıl yazılacağını bilmiyor.

- Kolaydır aslında çocuklar. Giriş , gelişme ve sonuç. İyi bir kompozisyon bu 3 temel ögeyi bulundurmalıdır. Giriş de konu hakkında biraz bilgi , gelişme de örnekler ve sonuç da olayı sona bağlama.. Her neyse konuyu veriyorum , ağaç yaşken eğilir.. kolay gelsin..

Evet şimdi kağıdımla başbaşaydım . Tam olarak düşündüklerimi yazdıktan sonra bir başlık bulmaya karar verdim öncelikle . Tabi ben bu kararı verirken arkadaşlarım 2. paragrafa geçmişlerdi bile . İşte ben böle bir lise öğrencisiyim. hep geri kalan , geriden takip eden... Bu arada arka sıradaki Kemal'de sürekli kalemle sırtımı dürtüp " ne yazıcaz lan bişeyler sölesene hacı" diyordu. Bende kağıdı gösterip daha bir şey yazmadığımı ima ediyordum . Etrafa baktığım da arkadaşlarım kağıdı doldurmak için büyük ve geniş harflerle yazıyorlardı yazılarını. Kurnazlık değil ama sinsiceydi . Ama iyi bir sözlü notu için buna değerdi.. Bende büyük geniş geniş harfleri kullanarak yazıcaktım yazımı.. ve başladım

Şimdi direk yazıyı buraya koyamayacağım. Hocayla benim aramda yazıklarım.. ama özet geçersem basit bir giriş ; atasözünün ne anlatmak istediği yani. Sonrasında da gelişme bölümünde güzel bir örnek ; işte çocukken dayak yiyen çocuk büyüyünce suçlu olur , küçükken klasik müzik dinleyen çocuk büyüyünce iyi biri olur , zengin olur , elit olur gibisinden bir şeyler . Büyük finalde de "kısacası bu söz" diye başlayan bir cümle ile bitirdim kompozisyonumu.

Öyle hocanın gözünü boyamak için fazla fazla örnek vermedim. Neymiş efendim "2 sayfa yazabilir miyiz hocaaaaammm" .. nefret ediyorum lan bu tip öğrencilerden ben. anaları her gün okulda zaten. okul aile birliği, zırt birliği , zurt birliği. Yok gezi düzenliyoruz , yok çocukları aynı dershaneye yazdıralım. Amına koyayım ben belki sizin oğullarınızla kızlarınızla takılmak istemiyorum. Annemi arıyorlar falan arkadaş olmaya çalışıyorlar onunla. Lise bitsin bunlarla takılmam , konuşmam zaten..

ananı sikiyim başlık yazmayı unuttum ...


notların açıklandığı gün


45 mi ? nasıl 45 ya.. giriş gelişme sonuç işte..?! Ayşegül Su 90. neymiş duygularını tamamen anlatmışmış .. bende anlattım , erotik hikaye yazdım sanki anasını satayım. torpil işte aşağıda torpil var . anasıyla beraber okumuştur bu karı işte kağıtları .

şuan hocaya o kadar büyük bir nefretim var ki . ne o buğday teni , ne 25 yaşında çıtır oluşu , ne okuldan sonra gym e gitmesinin de katkısıyla oluşan o hatları , ne de siyah kahküllü küt saçları ilgimi çekiyordu..

Yelloz garip bir tebessümle sınıfa doğru konuşmaya başladı :

- Düşük not alan arkadaşlarımız üzülmesinler . Bugün bir kurtarma sınavı yapacağım onlar için.
Konuyu söylüyorum. "hiçbir şey göründüğü gibi değildir" . ilk sınavdaki notundan memnun olan arkadaşlar evlerine gidebilirler. zaten son dersteyiz .

Sınıfta ben dahil 19 kişi kaldı . 50 kişilik bir sınıfının yarısından daha başarısızdım anlamına geliyor bu. Gerçi Ayşegül Su'da sınıftaydı. 90'ı beğenmemiş illa 100 alacak.

Bu sefer yazdıklarımı direk koyuyorum. Not derdim olmadan yazacağım çünkü çok sinirliyim..

" Hiçbir şey göründüğü gibi değildir.. Evet değildir hocam . Siz ilk geldiğiniz de 'tamam demiştim. işte o aradığım modern hoca tipi. yeri geldiğinde öğrencisiyle yemeğe çıkar , yeri geldiğinde kantinden aldığı çayla okul bahçesinde muhabbet eden sempatik bayan hoca' ama yanılmışım hocam . Daha üniden mezun olalı 2 sene olmuş ama siz hemen düzene ayak uydurmuşsunuz ben bunu görüyorum. Öğretmenler odasında kendinize özgü bir 'mason teşkilatı' ne biliyim bir 'lordlar kamarası kurmuşsunuz...evet hocam hiçbir şey göründüğü gibi değil.

Örnek vermek gerekirse (aynen sizin istediğiniz gibi örnekle başlıyorum 2. paragrafa) Ayşegül Su . Nilgün hocanın kızı . Şuan tam karşınızdaki masada oturuyor ve evet 2. sayfasına geçti.. Kesin saçma sapan şeyler yazıyor . Sırf sayfa doldurmak için her cümlenin öğelerini açıklamasıyla beraber işaretliyor bile olabilir . Ama problem değil ki . Sizin Nilgün hoca ile aranız çok iyi zaten ? Evet şimdi taşlar yerine iyice oturmaya başladı değil mi ? Daha fazla yoruma gerek yok akıllı bir insansınız anlarsınız.

Kompozisyonumun sonuna gelirken beni hayal kırıklığına uğrattığınızı tekrar söylemek istiyorum. Şu okulda kurmuş olduğunuz 3'lü kadın ittifakı yüzünden SEN-AYŞEGÜL SU - NİLGÜN 3'lüsünden bahsediyorum. Beni belki de bir kadın düşmanı yaptı biliyor musunuz hocam ? Benden nasıl bir insan yarattığınızın farkında mısınız ? Değilsiniz tabi . Her neyse yazımı toparlıyorum. sizden nefret ediyorum."

Kağıdı aldım masaya bıraktım. Hoca gülümsüyordu.. Artık onun o gülümseyen yüzüne aldanacak halim yoktu. Bu sisteme uyamazdım . Tenefüs aralarında hocaların arkasından tutup sonra yüzlerine gülemezdim .

- İsmini ve başlık yazmayı unutmuşsun ..

hay aksi .

-pardon hocam..

Kağıdı aldım . Başlık : Kulisler.. İsim : Orhan Pamuk.. korkmayın bu bir başarı hikayesi değil isim benzerliği sadece..

Neyse kağıdı yeniden verdim ve kapıdan çıkarken arkamdan hocanın tiz sesi yeniden geldi..

-Orhancığım.. Neden geçen sınav da 45 almanın nedeni başlık ve isimini yazmamış olmandı.

hmm . sanırım bitmiştim şuan. kağıt hocadaydı . diğer sınavda benim yazı şeklimden kim olduğumu anlamıştı . demek ki sandığım kadar da bana ilgisiz değildi.. ama kağıt ondaydı artık. kağıt ve geleceğimiz..

1 hafta sonra

Numaradan okula gitmedim 1 hafta boyunca. Sonrasın da eve bir mektup geldi . Disiplin misiplin olayları olmuş verdiğim sınav kağıdı yüzünden . Yani hoca tam düşündüğüm gibi çıktı . Vizyonsuz , insanların onun hakkında düşündüklerini kabullenemeyen , faşist pislik !!! Şimdi bu mektupdan pederin haberi olmadan kurtulmam lazım. Gerçi okuldaki veletler yüzünden bu olay annemin kulağına gidecek ve ordanda pedere.. Ailemden , okulumdan , arkadaşlarımdan nefret ediyorum amına koyim !


Galatasaray yazısı

büyük takım taraftarları içinde en şanslı taraftarlardan, yani sevdiği takımın en güzel yıllarına çocuk yaşta denk gelip gözü doymuş hatta bu konuda kibir ve şımarıklıktan ziyade diğerlerinden daha sakin durabilen taraftarız. en azından ben, şampiyonluktu, hocaydı, adnandı, tercümandı, fenerdi, elanoydu, şuydu buydu bunlara kafa yormuyorum.
kimse işinde kötü niyetli değildir, o niyette olabilecek kadar cesaretli hiç değildir. maçlar kazanılır, kaybedilir derler ya şaka değil 4 sene üst üste şampiyonluk gördüm ben ki yaşım henüz 25. meselemiz o değil yani. 9 yaşında kaçırdığı şampiyonluk için bütün özellikle bütün fenerbahçeli çocukların acı çekmesini isteyen trabzonsporlu arkadaşlarım var. şaka yollu değil bildiğin acı, her neyse.
bu klüpte çalışan ve başarsız olan insanların kendilerini haksızlığa uğraşmış gibi savunmaları ya da bu insanlara buralardan saldırmak bana göre akıldışı bi şey zaten.
ama eğer siz bu klüpteyseniz, bizim için varsınız, siz bizimle değilseniz bizim yoksunuz.
bizimle olduklarını anlamak için de kalplarini yarıp, damarlarındaki kana bakamayız.
bunu göstermek de onların lütfu değil, görevi. bizim için de varolma sebebi.
işte bu insanlar bunun farkında olmadıkları için bu kadar rahatlar. biz de bunu göstermediğimiz için, epey zamandır, en az onlar kadar suçluyuz.

lisede bi hoca vardı..


"bu muhabbete kadar geldik mi.. vay anasını ya.." demezseniz anlatayım. şimdi lisedeki matematik hocasının şeysi geldi aklıma adam çok yaşlı ve ses tonu çok fenaydı. yukardaki foto cahit arf e ait o da onun kankası gibi işte düşünün epey yaşlı bi de tesadüf ona çok benziyomuş şimdi farkettim. ama hiç gülmezdi. asık surattan değil de yaşlılıktan zor geliyodu belki. herkeste korkardı ama daha çok hürmet gibi çünkü adam üniversite hocası gibi. dili filan da öyle cebir filan diyodu adam hala...

neyse benim en unutamadığım anısı bigün tam sınıfa girerken biri kağıttan uçak yapmış, klasik lise tenefüs oyunlarından, bu da tam sınıfa girince önüne düştü. herkes ayakta bekliyo böyle ne diycek,ne fırtına koparcak diye. ama hoca gayet sakin geldi, ağır ağır eğildi, uçağı yerden aldı, biraz baktı sonra attı böyle havaya. sonra uçak saçma sapan dönüp yere düştü sonra uçağı atan arkadaşa döndü:

"aferin oğlum son model uzay mekiği yaptın. sizin yaşınızdakiler avrupada top oynuyor sen hala.. sözlü yapacağım ama sondan başlayalım bugün.."

bi de sözlü olayı var değişikilik olsun diye. ama hep sondan başlardı... hiç değişik olmadı.

bi de akşamcıydı. bizim memlekette zaten bi kaç mekan var o da böyle babaların gittiği ağır mekana (köşk) değil de barımsı (yosun bar) bi yere giderdi sahildeki. orası daha genç ama hayatı kaymışlara hitap eden bi yerdi. bizim ordu-giresun hattındaki simsar abiler, bi takım yitik insanlar filan giderdi oraya. bigün bizim arkadaşla gitmiştik orda tanıdık az oluyo diye. baktık bu da orda tuvalete kalkarken bizim masaya döndü. tabi adamda gözler epey bozuk, hem tanımazdı da muhtemelen ama bize doğru dikkatli bakınca gayri ihtiyari kalkar gibi yapıp "merhabalar hocam" deyiverdik. o da "sağolun gençler afiyet olsun" dedi. sonra oturuyoruz çıkmaya yakın garson bize 2 bira getirdi o da kalkmış gidiyodu "başıyla selamladı" anladık o yollamış. biz de "sağolun hocam" manasında başımızı salladık. sonra yanımızdan geçerken "çok oturmayın haaa" deyip ahhahaha diye tiyatrocu sesiyle güldü sonra ağır ağır çıktı mekandan. güzel bir akşamdı.

6 milyar öteki

kanal 24 te rastladım güzel belgesel izleyin
"çeşit çeşit insan var lan"

http://kanal.yirmidort.tv/belgeselkusagi/6-milyar-oteki-p132.htm

Şeytan


"Münafıkların durumu ise tıpkı şeytanın durumu gibidir. Çünkü şeytan insana, "İnkar et" der; insan inkar edince de, "Şüphesiz ben senden uzağım. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım" der." Haşr suresi, 16. ayet


ramadan müslümanı olabilirim ama mübarek aydayız, kur'an ayındayız madem, paylaşayım dedim.
maksadım şudur:
görüldüğü üzre bizim dinimizde şeytan, diğer dinlerden farklı olarak allah ın zıttı
ya da cehennemin sahibi değildir. o yüzden kötülük yapmak hiçte artistik bi davranış olmaz.

"beyler hayatıma yeni sayfa açıyorum" dönemi

Bu dönem hangi zamana denk geliyor ? Bu vakitlere denk geliyor aslında . Yazın sonlarına doğru hafif gelirken yeni bir karşı cinsle karşılaşırız , yada tatilde çok dinlendiğimiz için kafamız baya boşalmış olur yeni sezonda çok iyi işler yapacağımızı kararlaştırırız kendi kendimize.. çok saf ve gariban insanlar olduğumuz burdan bellidir zaten . çünkü seneye aynı şeyleri yine yaparız . bu planları yaparken o zaman kadar samimi olduğumuz insanları nedense bi gözden geçiririz falan "şu şu boş insan araya mesafe koyayım falan"..gerçi bunu ben pek yapamam yapanlar var ama . bi insan hayatında boş insanların olduğunu düşünüyorsa çok boş işle uğraştığının da farkına varması lazım. dürüstlük falan.. kendi içinde dürüstlük..

Mehmet Nas'ı düşünün..her sezon yeni bir sayfa açıyor , yeni bir klube gidiyor . ilkten başarılı oluyor gibi..ama sonra..

neyse eylüle kadar yeni planlara devam..

"bu sene ps3 alıyorum ve oyuna o kadar para akıtmıyorum"
"pc açıksa bile fazla msne girmiyorum.. 'nerelerdesin ?' diyenlere de işim var internete giremiyorum diyorum"

Gazap üzümleri


enişteyle problemler yaşadık sonra ben dönmüş idim ya hani
daha önce anlattım aşağıda heh işte
ben istanbula geldikten sonra evdeki mahlukatlar ölmüş.
önce kuşlar ölmüş, dün de köpek ölmüş.
ablam söyledi, bugün teyzemle konuşmuş.
böylelikle geriye bi tek bünyamin (kedi) sağlam kaldı.
en çokta onu severim.

ayağınızı denk alın..

Hep mi yanlış olduk?


SP olarak misyonumuzu anlata anlata bitiremedik 3 kuruş sermaye koyup iş kuramadık.
ama mesele şey, şöyle göz gezdiriyorum da genelde öyle bi tuzağa düşmüş gibiyiz.
bi de eleştireni eleştiren var. eleştireni eleştireni eleştiren var. eleştireni eleştireni eleştireni eleştiren var. böyle gidiyo bu mantık da artimetik değil geometrik bi büyüme söz konusu.
neyse dünyanın tasası bana mı düştü. cidden düşünemiycem.
sorunlarımdan da bahsetmiycem. sorunum yok ramazan güzel oruç güzel hocamı dinliyorum bazı geler. flaş tvde izleyin bence.
mesela geçen stalker ı izledim. sonra yorumlara girdim allaah. filmde eleştirileni -eleştirmiyo da olabilir- film üzerinden gerçekleştiren insanlar var. şimdi ben ne diyim. bişey demiyorum film iyi işte yani izleyin sıkılırsanız.
inceptionı izlemedim. merak ediyorum ama etmiyorum da christopher nolan filmleri birbirine benziyo gibi fragmandan anlıyosun. fakirim. mutsuz olduğumüçün daha fazla başıma bişey gelmez herhalde diye mutluyum.
hoş geldin ya şehr-i ramadan.
çok zorda kalmasam ingilizce konuşmam. alamanyaya gibip almanca öğrenmeyen insanlar gibi olurum herhalde. bence yadırganmamalı. geçen bu geldi aklıma.
sorgulamak eleştirmek yorucu bi yaştan sonra. bi yola giremedik. ailelerimiz nasıl insanlarsa şöyle şöyle yap diye baskı kurmuyolar bence yanlış yapmışlar. sonra ben gibi umarsız çocuklar oluyo.
serseri ruhlu diyemiyorum. rahatlıktan ödün veremiyorum. ayıbolur.
işte öyle baskıcı dayakçı bi ailede büyümek zorunda kalmak bence bi yerden sonra makul.
- (eksi) den gelenle 0 dan gelen bir olur mu hiç?
olmaz.
büyük laflar etmiycem. böyle deyince edebiyat soruları gelmesin akla. ama misal ben çok şey bekliyorum herkesten. bu da makul olan değil. makul olan her gece 15 tane bira alıp camın dibinde oturup günde 1 öğün kumru yiyen olmak mı? yahut ne bileyim. istemem artık.
hiç mi güzel şeyler olmuyor oluyor. hamamda herkes çok mutlu. kamyoncular var ameleler var ne güzel hikayeleri var. harbiden var surattan o an ordaki halinden anlaşılıyo. hamamda mutlular. görünce çok mutlu oluyorum. takılsam onlara olmuyo işte her şeye otantik bakılmaz.
ama güzel. iftar öncesi mutluluğu da çok güzel. sabreden olmakta güzel. sabreden olup ödüllendirilmekte güzel. pembe yanaklar da güzel.
keşke söyleyecek daha güzel cümlelerim olsaydı.

Bu yaz iyi hit yaptı sevgilim

bu yaz iyi hit yaptı sevgilim, nedendir bilmem
hande olsun demet olsun
serdar ı hiç es geçmem

bu yaz iyi hit yaptı sevgilim, esnaf memnun halinden
onlar sessiz, onlar suskun ama
-şu yaz sıcağına ne düşünsün allaesen
gene de gülüyor yüzler
bilhassa çaylar tazelenirken

bu yaz iyi hit yaptı pirensesim
şarkılar akarca
o değil de biri iyi götürdü parayı
-adeta balyayı!
isim vermek gibi olmasın amma
söz-müzik: soner sarı kabadayı

bu yaz iyi hit yaptı sevgilim, ama tat yoktu kupada
ne maradona, ne hollanda
ve hatta vuvuzela
ispanya dediğin en büyük kolpa

bu yaz iyi hit yaptı kuşum
ramazanda ağustosa denkledi
ajjlık hiç olmuyor da, susuzluk çok sıkıntı

bu yaz iyi hit yaptı da sevgilim
bi biz tutunamadık
o apayrı

ramazan ve televizyon

Fatih Çıtlak ben bu adamı seviyorum. gerçi şuan yaz olduğu için o sahur programlarına falan takılamıyorum pek. facebook okey daha çok sarıyor..
Nihat Hatipoğlu bi ramazan da çıkmıyor . Ama ramazan ayında televizyonların iyice lordu oluyor.
Yaşar Alptekin'de televizyonlarımızın vazgeçilmez magazin gündemi oluyor ramazan aylarında..

ramazanda da tvlerimiz böyle işte

ramazan ve futbol

bilimum spor sayfalarında insanların çokça konuştukları konu oruç tutan futbolcular. yok efendim aldığı paranın hakkını vermemiyorlarmış, taraftara ve klübe saygıları yokmuş. ulan adamın inancından sanane. senden benden klüpten daha değerli bir şey inanç demek ki o adama göre. seviyeli paylaşımlar olarak oruç tutan futbolcuların arkasındayız

there is only one ronaldo

Facebook

23 yaşındaki E.İ ile 25 yaşındaki A.S arasındaki ilişki facebook yüzünden zaman zaman sarsılabilir

E.İ
lavuk gelmiş
fotoğrafını beğenmiş
kimsin lan sen diye özel mesaj attım
nesi oluyosun diye
ortaokuldan arkadaşıymış
sikerim senin ortaokulunu dedim
15 yıl geçmiş
hala ne arkadaşlığı
siktir git dedim
sildim bunu listeden

Eskiden telefonlarımıza doğum günü mesajları gelirdi, insanların doğum günlerini hatırlamak zorunda olurduk, arardık, süpriz doğum günleri yapardık şimdi facebooktan kutlayınca bitiyor gidiyor.

Bayramlar tanıdıkları arama ihtiyacı duyardık, şimdi facebooktan kutluyoruz.


teknolojiye açılan kapı : usb kablosu

insanlık olarak 3d televizyonlar üretiyoruz.4 kapılı buz dolaplarımız var . ekstra hacimli çamaşır makinelerimizle zamandan tasarruf ediyoruz..lig tv de maçlarımızı hd kalitesinde izliyoruz..evet biz insanlığın keyfi için bunların hepsi. ama bunları yaparken şu anasını siktiğimin usb kablolarını her alete uygun şekle sokamıyoruz. her alete ayrı usb sikini kim çıkardıysa onun amına koyayım.
printer aldım

hava 47 derece mi ne zaten. gittim ayıptır söylemesi bi çok yönlü printer alayım dedim kendime . işimi görür scanerı , printerı ile falan..gittim aldım. 90 derecelik bi bayır var bizim orayı çıktım bu sıcakta.. alnımdan akan terleri burnumun üstüne gelince üfledim burnuma girip genzime kaçmasınlar diye. bazıları kaçtı tabi..herneyse eve geldim.aleti çıkardım falan , bir sürü poşet ama içinde usb kablosu yok!!!! yok ak adam her şeyi sokmuş poşete onu sokmamış..la havlee..internete bakayım dedim "printer da usb yoktur ayrı satın alınması gereklidir" anasına küfür etmeden bir bakayım dedim usb kablosu belki bendeki kablolara uyumludur..hiç uyumlu olur mu ak..dünyanın en şekilsiz şemalsiz kablo girişini koymuşlar oraya..illa bu sıcakta yürütecekler beni.şimdi aşağı inip kablo için bide elektroworlde para bayılayım iyice rahatlayayım geleyim..

ananın amı canon!

Ölmeden önce yapmanız gereken 100 şey : Hamama gidin!


her türk erkeğinin yapması gereken bir şey bence. ama tırt otel hamamlarından ziyade eski hamamları ziyaret edin. jakuziden daha güzel bi şey. bayadır gitmemiştim eskişehirdeyken gittik bi akşam acayip güzeldi. hamam bizim kültürümüz sonuçta törkiş hamam and bath. ama gençlerimiz bi haber. gidip pes oynuyolar, gitar hiro oynuyolar..
neyse hiç gitmeyenler için hamam kültürü hakkında bilgi vereyim de öyle gidin.

işte yeni başlayanlar için hamam:

"hamama giren terler" lafının gerçek olduğunu görünce hiçbu kadar şaşırabiliceğinizi tahmin edemezsiniz. ama bu terleme olayı sadece fiziksel değil ayrıca mental bi mücadeleyi de kapsar. hamam zor bi yerdir, ruhunuz da terler.
neyse gidince soyunuyosun malum sonra eşyaları emanete bırakıyosun, anahtarı bi don lastiğine bağlıdır muhtemelen. kaybolmasın diye bileğine takıyosun. sonra peştemali doluyosun bizim gibi gençler donunu götünden ayırmıyo ama bazı dayılar var direk çözüyo böyle ne var ne yok korkuyosun "abi noluyo yaa" diye. o sebepten donu çıkarmadan üstüne peştemali dolayın öyle girin siz alışkın değilseniz ve girmeden önce susuz kalmayın. akabinde sığır gibi hemen dalmayın nefes alamazsınız yoksa. önce girişin önünde oturun biraz ağır ağır alışın tansiyonunuz düşmesin.

daha sonra girin ve hamama giren terler lafının fazla hafif kaldığını görün. sıcak su kullanmazsınız muhtemelen. soğuk su dedikleri de baya sıcak bişey içeriye göre ve döktükçe terliyosun ve terliyosun ve hep terliyosun. daha sonra göbek taşına yatın. ortam sıcak zaten bi de göbek taşı daha da sıcak olduğundan yattığınız yerde bayılabilirsiniz dikkat edin başınız dönüyosa kalkın.
neyse bazı hamamlar çok fena mesela eskişehirde gittiğimiz öyleydi normalde hiç öyle sıcağına gitmemiştim çok fena oluyo insan. o yüzden hiç yatmaya filan yeltenmeyin.
diğer insanlarla kaynaşın ama erkek gibi olun. hamamda öyle bi hava var zaten gizliden gizliye erkeklik savaşı var. o yüzden hamam kültürü eşcinsel muhabbetiyle sunuluyo ecnebiler tarafından ama aksine içerde baya erkek gibi hissediyosun kendini. hatta bazı dayıların peştemali açılıyo gayet sakin toparlanıyolar ama biraz korkutuyo insanı. o yüzden sevimli, parlak biriyseniz gitmeyin siz. bknz: hamam oğlanı.
daha sonra kese attırın eklemler birbirine geçsin. kese sırası beklerken içerde bağıran görürseniz korkmayın. cidden sert çalışıyolar alışkın değilsen pelte olursun. daha sonra masajını yaptır biraz daha takılın.
işimiz bitince gene sığır gibi çıkıp giyinmiyoruz. öncelikle kapının önünde oturun biraz.
orda bi abi bulunur size havlu tutar ve yukardaki resimdeki elemanlar gibi sarar. ve yukarı yollar. biraz da orda oturup terlersiniz. o esnada benim en sevdiğim kısmı başlar. başka bi abi gelir içecek ne istersin der. öyle kolaydı, fantaydı abidik gubidik bişey istemeyin.
soda, ayran, limon ve tuz verilir genelde. atom da diyen var. hamamdan çıkınca içilecek en güzel şey odur. tansiyonunuzu düzenler, serinletir. 2-3 bardak çakın. sonra başka bi abi gelir tekrar havlunu değiştirir gene paket eder. çocuk gibi hissediyo insan kendini. biri giydirir biri soyarken insan çaresiz hissediyo kendini. ben öyle hissediyorum. işte en son gidişte ben duruyorum adam sarıyo, ibo da gülüyo noldu diyo, çaresizce ağzımdan döküldü, "sikmeler bari..".
her neyse daha sonra dışarı çıkıyosun kendini pırıl pırıl ve hafiflemiş buluyosun.
ayak tırnaklarından, saçının ucuna kadar gözeneklerin açılmış gibi hissediyosun.
en önemlisi büyük bi mücadeleyi başarmış bi erkek gibi hissediyosun.

reddedilen


bloga az çok girenler , az yazı var diye bizi tatil de sanmasınlar. sanırım paylaşacağımız şeyler bitti. hayatımız da yeni şeyler olmuyor. benim oldu gerçi. burda anlatmak istemiyorum ama tribe girdim baya .. "kendimi iyice deli yaptım" bu sebepden .

inception'a gittim. güzel film izleyin. matrix daha güzel ama bence hala .

taze fasülye yiyorum oda güzel bişey.

gitar hiro oynuyorum bol bol . davul enstürmanını seçtim kendime . sanırım yakında heves edip gerçek davul çalmaya filan çalışıcam.

2 gün önce blog toplantısı yaptık . acme alışveriş yapıcaktı. istediği şeyleri bulamadı garibim. rocha john rocha gömleklerini beğendik alamadık ama sağlam paraydı.. geçen zaman bizi daha fakir yapıyor. ben ama samsung pebble mp3 player aldım. 1 gb 53 tl pahalı gibi ama inanılmaz bir ses çıkışı var . ipoddan da sonyden de iyi alet.. onun dışında muhabbet çok güzeldi lan bu adamları seviyorum . referanduma evet dicez.

küçük sıkıntı zamanlarında "randall kafası"na girmek çok güzel oluyor.

Bulgur pilavı



kerem yazı yaz dedi ondan yazıyorum. o yüzden pek verimli bi yazı olmayabilir. gerçi bugün otobüste düşündüm aklıma şahane şeyler geliyo bi kitap yazmayı düşünüyorum bazen. ama sonra vazgeçiyorum her genç yazar gibi. geçen ay kpssye girdim edebiyat sorularındaki eleştirmen gene ordaydı. hala işinin başındaydı. kah genç yazarlara öğütler, kah okuyucuya göre mi yoksa yazarın tercihine göre mi yazılmalı türünden tartışmalarda boy gösteriyordu. kpss deyince açıklanıp açıklanmadığını bile bilmiyodum. şimdi internet varken bakim dedim daha varmış. bi de yazokulu sınavı açıklanmış ama haberim yok. okula gitmiyorum 15 gündür. merak ediyo muyum? eeh biraz ama cidden çükümde değil hiçbiri. benim ormana yerleşesim var. mesken sahibi olamadım. bursada teyzemlerde kalıyorum yazokulu münasebetiyle ve günler çok zor geçiyor. titiz insanlar bi kere. her sabah bi telkinle gözümü açıyorum. banyo lifini ıslak bırakma, camları yatarken kapa falan filan. teyzem orduya gitti titiz enişteyle başbaşa kalınca korkup eskişehire kaçtım. diyar diyar anadolu geziyorum yeminlen. edirne, istanbul, bursa, eskişehir illerinde bulundum şu kısa süre zarfında. neyhse titiz enişteye dönelim adamın bi bilgisayarı var güvenlik duvarından geçilmiyo. sonra bi kere girdim bozuldu alet. yeminle bişey yapmadım ama hakkaten alet zaten kendini kitlemiş ben biraz açınca yamuldu herhalde. sonra korktu tabi ben de korktum daha da ellemedim ama geçen bişey için lazım oldu başımda duruyo böyle sonra bi açtım google bile ebeveyn denemetine göre sakıncalı dedim ben de google bile açılmıyo sonra geldi ben de sigara aldım o arada tama dedi bi oturdum sadece google açılıyo. bi ona izin vermiş. sonra bıraktım kalktım. ondan beri ses etmiyorum. ama bugün tam eskişehirden döndüm ekmeği bıçakla kes dedi parça kalınca yenmiyo dedi. öyle bi sıkılmışım ki ağzımı eye eye tamam yaa ben yerim bırak dedim. ve yedim cidden. ben ekmeeen ğıçakla doğranmasından pek hoşlanmam ya. elle daha güzel geliyo bana. pıçak vurmayın ekmeeeme. her neyse iş öyle olunca bugün istanbula kaçtım. ama aradaki eses maceramı da anlatayım biraz. ali, enişte, murat ordaydı yakın diye beni de çağırdılar koştum tabi. bizim uşaklar neticede. güldük eğlendik yedik içtik parasız kaldık ama iyiydi.
özlemişim şiveli konuşmayı, bi de "aramızda" muhabbeti vardır ya onları. misal şöyle konuşuyoruz:

-bu kumanda ne la?
-ne diyiiiin?
-bozuk bu basmıyo
-o zaman doktora gitceksin arkadaş! (lisedeki matematikçinin lafı)

-aliii pantol yırtılmış! (ersine yapardık bunu)
-ya yapmayın çocuklar (dersanedeki kantincinin lafı)

-anca cigara iç
-onu bunu bırak cebinde 100 lira var mı? (yiğitin lafı)

-başkan şu film var mı sen de?
-var var
-ama cd serviste mi başkan (liseden kalma anı)

-yavrum abiiiizin garnı acıktı! (erkutun abisinin lafı)
-al olm bu da levis bu da levis (celonun lafı)

-dol başkan! ("içeri gir" manasında geliyor. halı saha maçlarından kaptan metinin lafı)

falan filan işte dilinden anlayan insanları özlüyo insan. onların yanındayken kendimi farketmiyorum sorun filan kalmıyo. "kardeş gibiydiler" hesabı. ufak tefek tartışmalar oluyo ama vallahi rahatlıyorum lan onlarla. hemen bi halısaha maçı yaptık teri attık zaten. akabinde hamama gittik ki onu ayrıca anlatıcam sonra.
böyle işte. gerçi sıkıntılıyım hala. okul bitti iş güç lazım. ben ormana taşınmayı düşünüyorum.
sörvayvırı izliyorum mesela canım nası istiyo orda olaydım. ağzımla balık tutardım. etli etli yengeçler var onlardan yerdim. bu mallar harbiden bilmiyo bu işi. sahile ev yapmışlar mesela sonra yengeç gelince kaçıyolar. e güzel evladım o yüzden az daha orman içine doğru yapmanız lazımdı yatakhaneyi. ama tırsıyolar herhalde. yalnız böyle hayatta kalmaya dair bilgileri diskviride izlemedik ustaaa ayık ol. karadenizliyim ben. çoğu bitkiyi tanırım. iyi balık tutarım. iyi tuzak kurarım ama biz ona cıdık deriz. karatavuk yakalar itinayla yerim. midyeye dalarım.
ağaçlardan anlarım. hangisi kolay kesilir hangisi iyi yanar dumanı çoktur içi suludur çabuk kırılır dayanıklıdır uzundur vs. hangisinden güzel ev yapılır alet yapılır nası yapılır sepet örülür vsvsvs bunu da dedeme borçluyum biraz. kereste atölyesi var kendisinin. ama ortağı varıdı kavga etmişler bıraktı atölyeyi. 9 tane parmağı da dahil. bi çok kez iş kazası geçerdi parmaklarından çoğu yarım ya da kopunca sonradan dikme. tezgahtaki şerit testetere bazen atıyo sonra caaaaaarttt diye gidiyo. ama işini severdi. eskiden beni de götürürdü kocaman tır yüklenirdi filan ama baya devasa ağaçlar böyle ev gibi geliyodu bi de ufağım. anlatıyodu. herkesin bildiği yaş okuma işleri işte, senelere göre iklim vaziyetleri yağış almış mı almamış mı. kavak nası yontulur hangisinden ne olur. ama sonra atölyeden pek ayrılmaz oldu masa başı gibi. sonra devretmiş zaten yavuşak ortağa ama severdi işini. ben de severdim. ayrılmasa yanına girerdim belki.
ufakken kafamı çok sikti çünkü. ben derece yapardım beğenmezdim. üstelik ilde derece yapardım öyle okulda filan değil. bana hiç sevinme sen kendini bişey sanma istanbula ankaraya göre çalışıcaksın derdi. hemen dayıoğullarını örnek verirdi o gece hiç bitmezdi.
gerçi haklıydı ama önce bi takdir edeydiniz lan.
o zaman da farklı değildi gerçi naptığımın farkında değildim o yüzden kıl çalışkan öğrenci olamadım. hep serserilik.
velhasıl durum bu sınavlar açıklanıyo ben gidip bakmaya üşeniyorum. hüseyin emicem gibi alamanyalara ı kaçsam? acunla panamaya mı yerleşsem? kanadaya gidip ormancı mı olsam? ya da sinopta balıkçı? yani hala hayat gailesi ile meşgulüm kusura bakmayın. bi de fındık işleri beni bekliyo. ameleler gelmiş babam diyo geeeel. kendisi hiç sevmiyo ya o işleri. bana yıkıcak gene. ama özledim ya. işçi gibi patron olmak güzel. seviyorum ekibimi. her sene düzenli olarak gelirler.
hep aynı adamlar gelir bize ondan kafa rahat oluyo gülüp eğleniyodum son 3 senedir bu işler bana kalalı. akşama yüzüyoduk beraber. çalışmayı özledim ya. sokarım eleştirmenine de, yaz okuluna da ya. yaş oldu 25 hala kutucuk karalıyorum. halbuse 70 kiloluk çuval kaldırıp yuvarlamak bana daha iyi geliyo bana.
galiba ondan bulgur pilavı çekiyo canım.

çok şey yazıldı çizildi 2


yine halı saha maçı yaptık..yenildi takımım.dolap yiğit'de oynadı.tam bir geberik kendisi.maçın 3. dakikasında yoruldu.mert desen oda yorgun savaşcı..ama yinede eğlendik..
Keşke herşey bu fotodaki gibi güzel olsaydı..ben ileri doğru topla koşarken yiğit solumdan sürekli kaçsaydı..ama olmadı..

arkada mert ben yiğit taktik konuşuyoruz.

doldurma parfüm

Geçen babam dedi "senin parfümün aynısı 2 kutu 20 lira gidip alalım" bende "okeyi" verdim..gittik . hemen tezgahtar abi şöle bir ekleme de bulundu "bu parfüm avrupa'da en iyi 1. parfüm seçildi abicim.çok freşdir."
doldurma parfümcülerinin satış stratejilerini severim.

genç kızlara taktikler

bilgilendirme : blogumuz da kadınlara karşı bir duruş, tavır yoktur. "bundan sonra da olmayacaktır" diyemiyoruz ama ..

Çekici , güzel , hotçik olmak isteyen kızlara burdan birkaç giyim taktiği vermek istiyorum. yani benim aradığım giyim kriterleri bunlar en azından .
birincisi bu . tayt - tşört kombinasyonu (babet sevmem, onun altına rapçi ayakkabısı giyin yada tiger giyin ne biliyim). tşört beyaz olsun popo hizasına kadar. evet böle olsun bu.

ikinci örnek için fotoğraf bulamadım geçen maçta gördüm bi tane direk yazayım..kırmızı üstüne sarı GAP tşört.altına tam sınıflandıramadığım için tarzını "zengin kapri"si dediğim kapri şort.bi de tiger ayakkabı..bu 3 lü pek kral oluyor. bu tarzı özellikle zengin gibi gözükmek isteyen varoş ve orta direk kızlara öneriyorum..zengin gibi gözükmek istemeyen varoş ve orta direk kızlara da öneriyorum gerçi ..

üçüncü örnek ; hmm aslında burda ne giyilmesi gerektiğini sölemeyim ne giymemeniz lazım onu söleyeyim..forma giymeyin evet forma sakın giymeyin..maçlar günleri giyilebilir ama evet . ama dışarda giymeyin "takım aşkınız" için dışarda 40 derecede pişmeyin..