2011 yılında burçları neler bekliyor


burç yorumları hakkında bir şey yazacak değilim herhalde buraya . öyle bir beklentiniz yoktur umarım. burçları da eleştirmeyeceğim. yer yer bazı durumlara inanıyorum hatta. geçen gazete de okudum bu aralar "sıkıntılı" olacakmışım. harbiden sıkıntılıyım. cinnet geçirecek gibiyim. söylemesi ayıp 2 hafta sonra isveçe gideceğim de vize işlemlerini daha yapamadım. anneannemle kartaldan taksime gidicem falan. bunlar bana sıkıntı veren detaylar hep. neyse hallederiz onları bir şekilde konuya dönelim. .

şimdi bu burç yorumlarında kafama takılan bir durum var. bu burçlar belli bir yaş grafiğinde insanlar için mi yorumlanıyorlar. bana mesela yazmış geçen "haziran ayınca yurtdışından biriyle tanışıcaksın,evlenceksin". şimdi bu durum 70 yaşındaki bir başak burcu erkeği/kadını içinde geçerli mi? bir de bu başak burçları hep duygusal durumlar içersinde . etrafımda ne kadar başak varsa ben dahil sapız amına koyim nasıl oluyor bu aşk işi anlamadım. bence bizim yorumcular avrupalı astrologlardan kopya çekiyolar. bunların serbest dolaşım hakkı var heryere giderler. 70 yaşına girse de adamın kafa rahat karıyı gömdüyse geçer başka milletten evlenir aga. al televizyonda çıkmıyor mu ? çıkıyor. sürekli hareketli aşk hayatları var mı bilmiyorum. burdan var gibi gözüküyor. biz hep dert yanıyoruz "burdaki kızlar nazlı, ordaki kızlar rahat" diye. öyle mi harbiden :S


can çekişen blogumuz hakkında

ne ben yazıyorum. ne yiğit, ne acme (askerde gerçi o) ne de pia.. blogumuz durdu resmen ayda 1 yazı yazıyoruz. onu da ben yazıyorum çük kadar bir yazı. neden böyle oldu bilmiyorum. dünya'ya karşı artık bir tepkimiz kalmadı sanırım. herşeyi oluruna bıraktık. isteyen H&M'den giyinir. isteyen pazardan giyinir di mi ama ? mesela ben imaj için siyah kalen çerçeveli gözlük almayı filan planlıyorum. demek ki bizde de baya değişiklik var. bizde yıllar yılı eleştiri oklarını insafsızca sapladığımız o insanları anlamaya başladık. aslında o hayat bizim hayatımızdan daha güzelmiş. aslında bu eleştirdiğimiz hayatlarda daha fazla "manita" varmış. o yüzden siz eleştirili bloglar. bizim gibi olun bırakın artık eleştiriyi sürünün bir parçası olun. yazımın sonunu yiğit'in bir özdeyişi ile bitirmek isterim.

"kızlar çok güzel lan"


şaka lan eleştirmeyi bırakmayız biz. hala yeterince sivriyiz. ama aklımıza bişey gelmiyor sanırım. halbuki söylenecek daha çok şey var..söyleyeceğizde..

kısakısakısakısa

* Ekip arkadaşımız acme artık askerde. askerliği nasıl geçiyor o kadar merak ediyorum ki.... kars'da şuan. sarıkamış.. donuyordur yani. seneye bende bu zamanlar gidicem sanırım.

* müzik çalışmalarıma biraz hız verdim. kendi içimde gaza gelmedim. gamze var o beni gaza getiriyor. teşekkür ederim ona.

* dolap yiğitle sanat galerisine gitme planımız var ama hava soğuduğu için askıya aldık.

* galatasaray'ın durumunun bir komplo olduğuna karar verdik. adnan polat'ı yollayıp yeni gelecek başkanın teknik direktörlüğe Hakan Şükür'ü getirmesi gibisinden bir olay olacağını düşünüyoruz. ben ve babam öle düşünüyoruz yani.


337'nci Dönem Yükseköğretim Kurumu Mezunlarının Sınıflandırma Sonuçları Sonuç Açıklama Tarihi: 10 Aralık 2010

Kuvveti Kara Kuvvetleri Komutanlığı
Sınıfı MUHABERE
Statüsü Kısa Dönem Er
Branşı Mu. Er.
Gideceği Sınıf Okulu /
Eğitim Merkezi
9'uncu Mot. P. Tug. K.lığı
SARIKAMIŞ/ KARS
Kabul ve Toplama Merkezine
Katılış Tarihi
14.12.2010
Açıklamalar 1. Hava yolu ile seyahat edecekseniz birliğinize en yakın havaalanı KARS, ERZURUM ve ERZİNCAN'dadır

2. Kara yolu ile seyahat edecekseniz birliğinize en yakın Kabul ve Toplanma Merkezi ERZİNCAN'dır

...
ne diyim daha ben
öpüyorum yanaklarınızdan

like a g6 ;)



uzun zamandır şarkı paylaşmıyoruz. far east movement , the cataracs ve dev ortak yapımı. ama şarkıyı dev götürüyor gibi. dev'e aşık oldum lan ben..

naber?
bayadır yazmıyodum bugün teyzemlerdeyim yazim dedim.
aslında gündüzleri internet kafeye filan gitme durumu olsa yazarım da gidemiyorum.
dedemlerin kereste atölyesinde çalışıyorum. sıkıntıdan çırak verdim kendimi.
gerçi eve geldiğimden beri iş var. balkon inşaatı vardı bi ara. sonra annem boya yaptırdı. sonra atölyenin arkasını düzleme işi vardı. babam 1 kamyon taş, toprak döktürdü. sonra kazma, kürek, el arabası patlayan eller vs. ama insan gerçekten böyle çalışınca vücut geliştirebilir. gerçekten çalışıyosun çünkü karın taş gibi oluyo. bazen eve gelince hala kasık (kasılmış olan) duruyo böyle karnım. omuzlar çıkıyo baya forma girdim. düzenli olarak devam edilse gayet iyi. ellerim patlamadı ama eldivenin içi köpek leşi gibi kokuyo. duştan sonra elimde kolonyayla geziyorum.
neyse bu arada sabah 4 te sınava gidiyoruz samsuna. yedek subaylık. askere gidiyom yani.
bişey diyim mi. eziyet şubede başlıyo. onu ayrı bi başlıkta yazıcam. askerler anlatıyor.
neyse cidden bi olayım yok işte burda havalar iyi ailem sıkılmayayım diye iş güç uyduruyo.
tek sorun hamsiden bıktım. sabah 9 da gidiyorum. akşam 5te gelip duş alıp kitap filan okuyom. haftasonları ordusporumuzun maçlarına gidiyorum. ya da hocanın kaavede lig tv maçlarını izliyoruz. elano için "ula senin çikduğun ...mcuğu sikim! ...mına godumun oğlu YAA ...MINA GODUĞUMUN OĞLLUU!!!" diyo hoca gülüyoruz. emekli öğretmen kendisi. bi de behzat ç. yi izliyorum. evde kitap kalmadı. ablam bayrama gelirken korkma ben varım ı aldırdım. okudum bitti. murat menteş e de açık mektup yazıcam. bi de enis aklımdasın. ama yazı yok şiyir var. şiyire odaklandım şu sıra eşşek gen tere şiyir yarışması birinciliğime yoruyorum ben. niye bilmiyorum şiyir yazabilirmişim gibi düşünüyorum. neyse denemeden şiyire ordan hikayeye ordan romana derken bi bakmışın ben yokmuşum du dut dut du du ruuu nıp dıı ırı dıdırınııım. yaaa öyle işte.
çoğunluk filmi çok güzel. öyle bi hikaye düşünüyodum tam ama çekmişler bile. neyse iş güç işte amelelik güzel bir şey kafa dağılıyo. 10 da uyuyosun. ama yövmiyem yok. gerçi dedem dünyanın en bonkör adamıdır. bugün yarın yanıma gel dedi. tamam dedim. ben zaten yardım olsun diye vakit ölsün diye yeaaa... derken tamam gelirim dedeaa! dedim. kulak ağır.
askere idmanlı gidiyoruz işte. karımız o. bi de 3 ay oldu hala "hoşgeldin ne zaman geldin bitti mi okul şimdi napıcan?" diye soruyo herkes. hiç sıkılmadım. sorsunlar merak edilmek güzel. ben de güzel güzel anlatıyorum eşedostatanıdığahısımakrabayakonukomşuya.
"bi kaç ay oldu, okul bitti, askere gidicem. onu bekliyorum işte."
bekliyorum işte. askerde şiyir yazarım belki.
şiyir ne a..koyim ya?

herkes bir şekil yolunu buluyor : spartacus

biz kızları sevince, beğenince, yolda "ohşşş" deyince "azmış öküz" damgası yiyoruz. fakat bu dizici , cnbc-eci karılar facebookta orda burda bu çıplak herifi paylaşıyorlar. "spartacus gel bana atla" diyorlar. spartacus size gelmez. biz varız bu topraklarda bizle idare edeceksiniz. hala anlamadınız mı ? biz türk erkeği olarak birşeylerin farkındayız öle yabancı artis karılarla pek ilgilenmiyoruz. elimizdeki malzemenin farkında olup ona göre takılıyoruz. ben bir reklamlarda çıkan müge boz diye bir kız var ona sempati besliyorum. ama onunda üstsüz fotosunu paylaşmam face de . bir de eski rocco reklamındaki kızı seviyordum.

spartacus dizisine bir tepkim yok onuda söylemek isterim . "popüler olan herşeye karşıt olmak eskidendi geçti onun modası" gibisinden eleştirilmek güzel olmaz :( izleyemedim ama daha diziyi. tvlerin kontrolü ailemde olduğundan ve internetten dizi indirmek zoruma gittiğinden fırsatını bulamadım ama yakında izleyebilirim. şimdilik the walking dead'e verdim dikkatimi. sizde öle yapın..

bayram öncesi uyarıyoruz

Ufakken ben herkesin bayramları kutladığını , oruç tuttuğunu falan sanıyordum.. Öyle değilmiş. Kurban bayramına karşı olanlar var mesela. Çok acaip ülkemiz var lan değerini bilin. Hepinizin bayramı mübarek olsun.

he uyarıya geleyim . kurbanları kaçırmayın. uyarı bitti.

Tutunamayanlar

yok böyle dans diye yarışma var. hasta olduğumdan dolayı evde tv izleme fırsatı buldum uzun zaman sonra. güneri civaoğlu nouma metin arolat nilgün belgün burcu esmersoy eda taşpınar burcu güneş azra akın gibi ünlüler yarışıyor. neyse bu isimlerin arasında yazımızın konusu olan isim ise ragga oktay. her yaptığı işte olduğu gibi bu iştede tutunamadı ve ilk elemelerde elendi. hiç bir şarkısı hiç bir dizisi hiç bir projesi tam olarak tutmadı ragga oktay'ın. ünlü ama böyle bi acayip ünlü. az ünlü dediğimiz şeyden değil bildiğimiz ünlü ama eksik ünlü sanki ne biliyim.

H&M açılıyor arkadaşlar

bu resimdeki beyaz türkler sıraya girmişler "H&M açılsında penye , buluz alalım" diyerekten. İşte bunlar bizim parlak , akıllı , deniz kenarına yakın oturup akp ye oy vermeyen yurttaşlarımız. tanıyın bunları aha . türkiye'nin %40'ı bunlar. ayıca her ay düzenli hiç üzerlerine alınmadan Nazım Hikmet'in "koyun gibisin kardeşim" şiiri paylaşırlar.. aferin. H&M den alacağınız her hırka sizi daha çok isveçli yapacak. sarışın, yeşil gözlü, uzun boylu olucaksınız. gerçek bak

bilişim dünyasından son haberler


Youtube kapandı yine . 2 gün önce mi ne açılmıştı. Deniz Baykal'ın avukatı dava açmış kapattırmış hemen. Bence çok iyi yapmış. internetimiz yalama oldu anasını satayım. ultraslan.com a bile giremiyorum. neden giremiyorum bilmiyorum ama . acaip acaip porno sitelere giriyorum. hotmail.com a giremiyorum. ne lan bu naptınız internete anasını satayım ya . internet sitesine dava açılır mı ya . şimdi yine ben dns numaralarıyla mı uğraşıcam amına koyim. öylede olmayacak program indiricem. off bıktım allah belamı versinki bıktım. alın al internet de sizin olsun.. bu chp zamanında bi dava açıp benim belediye bursumu da almıştı. al onu da al aha al tamam..

İzlediğim en kötü 4 filmi hatırlıyorum


İZLEDİĞİM EN KÖTÜ 4 FİLMİ HATIRLIYORUM

En son cumartesi gecesi HAKA ( isminin duyulmasını istemediğim bi arkadaşımın, isminin baş harfiden oluşan bi gizleme tekniğidir bu. H.K. da diyebiliriz buna ( Hürriyet Cumartesi ekinde yazıyoruz sanki )) ile gittiğimiz filmin ( altın palmiye kazanmasındaki inanılmaz mantık hatasının da verdiği gazla ) inanılmaz kötü olmasına ( bok gibi yani ) sinirlenmem ve bunu Kerem'e anlatırken izlediğim en kötü üç filmi de ağzımdan kaçırmamdan dolayı ( ki bu üç filmi de kerem ( burdan sonra büyük-küçük harf etkisini kaybediyor ) ile izlemiştik ( burda kereme de K. diyebiliriz istiyorsanız )) az sonra okuyacağınız bu listeyi hazırlamış bulunmaktayım. ( kaç kişi okuyo lan burayı )

Sıralaması izlenme tarihlerine göre yapılmıştır. Güncel bir sinema izleyicisi olduğumdan ötürü bu sıralama, filmlerin hangisinin daha önce vizyona girdiğinin de sıralamasıdır.

1- TATİLDE DEHŞET

İrlanda yapımı bu muhteşem filmi REXX sinemasında kerem ile beraber izlemiştik ki, o dönemler ' neden sanatsal faaliyetlere yönelmiyoruz ' aşamasındaydık. Daha doğrusu ben
yöneliyordum. Kereme de sinema aşkını aşılamayı boynumun bi borcu olarak bilmeyi de ihmal etmiyordum( ki borç yiğidin kamçısıdır ).
Aynı kamçının aileme karşı ihmal edilmesi de o dönemlere denk geliyordu ( ki bugün hala ederim). Kerem kişisine ballandıra ballandıra ' haftada beş kere sinemaya gittiğimi, (osman: biraz in ) bunun süper olduğunu, bazı filmleri tekrar tekrar izlediğimi, çünkü yeni filmlerin gelmediğini falan anlatıyordum. Kerem kendisinin de sinema aşkıyla yanıp tutuştuğundan, ama beraber sinemaya para bayılacak kadar zengin bi arkadaşı olmadığından dem vuruyordu.
İlk film deneyimimizi, ( biz kavramı ) Keremciğimin tavsiyesi ile ' TATİLDE DEHŞET ' filmi ile yaşadık.
Şimdi bu filme denk gelecek olan arkadaşlarımızdan sadece tek bi isteğim var.
O da şu ki; filme ulaşabileceğiniz siteyi firefoxu kullanarak engelleyin.
Çünkü gerçekten inanılmaz kötü bi film.
İrlanda yapımı bu film beş altı tane irlandalı genç delikanlının ( klasik britanyalı çirkin bireyler ) iki adet çikolata rengli kızla ( filmde en güzel kız yoktu ) beraber zombileşmesi. Bütçe
halk otobüsünün günlük kazancı ile bir olacak ki yönetmen bol bol görsel efektten kaçınmış ve zombileşme sahnelerini çekmemiş. İşte bi adam çalılıkların arkasına gidiyo.
' whohaaw, mırnoawww'
türü sesler çıkarıyo ve bir sonraki sahnede karşımıza samanyolu tv makyajcısının azizliğine uğramış bi zombi olarak çıkıyor. Bunu kavradığımızda filmin onbeşinci dakikasını geride
bırakmıştık. Salonda neden bizden başka kimsenin olmadığını da kavradığımız dakikalara tekabül ediyor bu onbeşinci dakika. Ayrıca filmi koşarak terkettiğimiz dakikalara.

2- KATİLİMİ TANIYORUM

Yönetmen bilgisi falan ekleyip sizi şok edici bilgiler verecek değilim çünkü ben bu filmin yönetmeni ile aynı blog sayfasında bile adımın geçmesini istemem. O yüzden biz ona kısaca
P.Ç. diyelim. İlk noktayı ' İ ' olarak algılamanıza gerek yok. Açılımı direk olarak Piçin çocuğu çünkü. Yirmi dört milyonumuzu boşa harcamamıza neden olan bi P.Ç.
Neyse.
Kerem ile ikinci kötü film deneyimimizi benim tavsiyem üzerine yaşadık.
Şimdi bu film ile tanışmamız sanırım Scary Movie 4 filmini izlemek için REXX de bilet aldığımız güne denk geliyor. Biz bi heves ile üçüncü salona girdik. Güzel bi fragmana denk geldik.
Fragman sonunda ' i know who killed me - coming soon - bu yaz, beklediğinizden de korkunç geçecek ' türünden bir şeyler yazıyordu. Lindsay Lohan'ı da görünce - 'Aa buna gidelim lan'
dedim Keremciğime. O da olur türünden başını salladı. Olum fraagman süperdi sanki dedim. Hee dedi. I know who killed me isimli filmin fragmanı bittikten sonra esas film başladı.
Doğu Çin bölgesinin nadide şehirlerinden Pekin'e yaklaştı kamera ve birden muhteşem bi prodüksiyon ile karşı karşıya olduğumuzu anladık. Jet Lee'yi gördüm o ara. Oha lan adamlar
dalga geçtikleri filmde Jet Lee'yi oynatmışlar dedim Kereme. O da süper lan falan derken biz onuncu dakikada farkettik ki yanlış filme girmişiz amk. Jet Lee'nin gururlu Çin halkının,
faşo japon halkına karşı olan direnişinde kung fu sayesinde simge bi figür, şahane destansılığı ile bir çin efsanesi haline gelmesini anlatıyordu film. Bana kalsa tüm çekik gözlüler japon.
Biz daha sonra Katilimi tanıyorum isimli filmin afişini gördük. Aa bu o film lan gidelim dedim kereme. Girdik filme. Girip gireceğimize filmin sonunda bin pişman olduk. Ben şimdi filme
dair hiç bir şey hatırlamıyorum açıkcası. Yani buradan çıkaracağımız sonuç bok gibi bi film olduğudur. Üç sene geçti. Üç sene içinde kötü film izlediğimiz zaman hemen ' Katilimi
tanıyorumdan daha kötü değil lan ' diye karşılaştırma yaptığımızdan olsa olacak hala bok gibi geliyor film. İzlemeyin yani. He bu arada hatırladığım katil ölmüş kız kardeşine piyano
dersi veren gözlüklü orospu çocuğuymuş.

3- İSMİNİ HATIRLAMADIĞIM FERZAN ÖZTEPEK Mİ ÖZPETEK Mİ NEYİN EŞCİNSEL GÜDÜMLÜ MESAJLAR VERDİĞİ FİLM

İtalyadaki gururumuz olan kel ferzanın bir sürü italyanı ve bir adet türkü oynattığı bok gibi filmlerden birisi. Tatilde dehşet filmi ile aynı salonda izlemiştik. Salonda bir sürü insan ' iyy
miyy yapıyordu' yarısında çıktık. Oysaki her şey ne güzel başlamıştı. Yer yer tarkan, yer yer minik serçe şarkıları ile türk izleyicisinin gönlünü fethetmiş, türkün sesini ödüllü filmler
izleyen avrupalı sanatseverlere duyurmuştu ferzan. Ta ki erkek abilerimizin öpüşmesine kadar falan. Bi ara bok yemek daha az iğrenç lan diye düşündüm. Eminemin ' aym slim şedi
yes aym dı riil şedi ' şarkısının, klibindeki ( o muydu lan ? ) gelinliğin altından çıkan erkek ile damat adayının öpüşmesinde, eminemin araya girmesinin verdiği gazla - çıkalım lan
dedim kereme. Ve çıktık işte. Üçüncü kötü filmde buydu. Bundan sonra bir daha avrupada isim edinmiş kel türk yönetmenlerin filmine gitmeyeceğime kendi kendime söz verdim ve
hala bu sözümün arkasındayım. Biz de söz ağızdan bi kere çıkar. ( biraz çık )

4- AMCAM ÖNCEKİ HAYATLARINI HATIRLIYOR

H.K. ile şu an gösterimde olan ( şu an dediğim ekim ikibinonun sonu ) amcam önceki hayatlarını hatırlıyor adlı filme gittik.
Şimdi ben REXX'in kombinesine sahip olduğum için dedim ki Paranormal Activity isimli filme gidelim. Nene Hatun'a gidecek halimiz yok herhalde. İzlemediğimiz filmler arasında en
güzel o gözüküyordu. Belirttim bunu Hakaya. Ama Haka ısrarla gece tırstığını, uyuyamadığını, o tür filmlere gitmek istemediğini, ödüllü film izlemek istediğini, ödüllü filmlerin, gişe
hasılatları ile arasındaki dengeyi kurmasına yardımcı olmak istediğini belirtti. Bak Hakacığım. Yanlış yollardasın. Bu yollar yol değil. Mustafanın Alin Taşçıyana dönüşmesine izin veririm
ama kendimi bi Atilla Dorsay ile aynı kefeye koyamam desem de etkileyici olamadım. Ödüllü de ödüllü diye tutturdu. Ödüllü filmlerin boşa kürek çaldığı Kadıköy - Atlantis (woaaw )
sinemasına doğru gitmek için Bahariye yoluna vurduk kendimizi. Bi üç dakika sonra ordaydık zaten. Bu Haka hemen gördü ödüllüyü aha işte ' amcam önceki hayatlarını hatırlıyor '
dedi. Altın Palmiye dedi. Taiwan dedi. Bak Taiwandan bize ekmek çıkmaz gel ' Vay Arkadaş ' filmine girelim dedim. Dinletemedim. Gitmemiz kesinleşmişti.. ' amcam önceki hayatlarını
hatırlıyor ' filmine iki kişilik bilet alacağımızı söyledik. Vezne kıvamındaki bayan bize kurtuluş madalyası takıpta lunaparka gelmiş dede görmüş gibi garipseyerek baktı. Baktı ama '
heyy keklerim benim ' diye sevinerek biletleri vermeyi de ihmal etmedi. Filme on dakika vardı. Dışarda bekliyorduk. İçimden ' aklıselim hiç bi kadıköylü bu filme gelmez, salon boş olur,
belki ordan bi ekmek kapısı açılır ' diye düşünüyordum ki bunu hakaya söyledim. O da katıldı düşüncelerime. Zaten sevdiğim hakayı daha da sevdim. Film başladı. Salon tahmin
ettiğim gibi boştu. En sonun bi alt sırasının ortasına oturduk. Filmin ilk üç dakikasında duvara bağlanmış bir öküzü izledik. Haka bana bunun bi metafor olduğunu, doğadan kopan
insanoğlunu simgelediğini, doğadan koptukça hayvanlaştığımızı belirttiğini falan söyledi. Ya sen ne diyosun öküzü çekmiş işte biz de kek gibi izliyoruz dedim. Bu gayri sanatsal ama
insancıl tepkim karşısında sustu. Bu sözümden sonra olaylara bakış açısı değişti sanırım çünkü hiç bir şey olmayan filmin yirminci dakikasında ' özgür bu film bok gibi ' dedi. Ha şöyle
dedim. Ama altın palmiye almış dedi. Kızım onlar hep israil oyunu dedim. He tamam dedi. Sonra bari sevişelim diye bi arka koltuğa geçtik çünkü bulunduğumuz konum beyaz saçlı
makinist tarafından röntlenmeye müsaitti. Arkada bir müddet oynaştıktan sonra perdede bizi görmeye çalışan beyaz saçlı makinist amcanın kafasının siluetini gördüm. Biz bi
toparlandık. Beş dakika sonra makinist kapıyı açtı beyefendi yerinize geçer misiniz dedi. Normalde böyle durumlarda şiddete başvururdum ama altın palmiye ve sanat filmleri söz
konusuydu. Ayrıca biz ustalara saygı kuşağını izleyerek büyümüş bi nesildik. Adamı onaylayarak yerimize döndük. Tahmin edersiniz ki bu dakikadan sonra oynaşma olmadı. Filmi
kabız etkisinde iki saat on beş dakika izledik. Bittiğinde hiç bi bok anlamamıştık. Çünkü gerçekten hiç bir şey olmamıştı. İnanmayan varsa gidip izler abi. HİÇ BİR ŞEY OLMAYAN FİLM olarak not ettim ben de. Tamam tayland sineması, tamam ayrı bi kültür ama bi yere kadar. Sinema böyle bir şey değil ki.

Siz siz olun bu tür filmlerden uzak durun.
Altın Palmiyeye ve mustafanın essek.gen.tr'den paylaştığı afişlere aldırış etmeyin. new yorkta beş minare türü filmler izleyin. bari mahsun kazansın.
saygılar.

güneşli bir derbi günüydü


Geçen sene gitmiştim kadıköy'e . Bu sene de gidecektim kafaya koydum yani. Yiğit'e de söyledim "param yok maram yok" dedi ama bir şekilde bulduk buluşturduk bileti almak için sabah 6.30'da Ali Sami Yen'deydik. Okuldan arkadaşım Ozan'da geldi. Neyse sıraya girdik , önlere kaynadık falan ama polis geldi ve bizi otoparkın oraya yolladı. Sonra yine çeşitli çileler, bilmediğimiz bir listeden adamlar çağırılıp içeri alındı polisler tarafından. Sonra bizde bir liste yaptık ama o liste hiçbir zaman okunmadı tabi . Liste olayı bitti sırayla alıncaz falan ama sıraya girmemiz de lazım tabi. Polis bir güzel saldırı gerçekleştirdi bize. Bu kargaşa da en önde buldum kendimi. Bizim Yiğit ile Ozan giremediler falan. Yiğit dümenden "gidiyorum ben" dedi. Polise "abi ufacık çocuk yanıma gelsin ya" desem de inanmadılar. Zaten Yiğit'in sakalları falan vardı nereye ufak çocuk ak.. Neyse 10 da satışa çıkan biletleri ben 12'de Yiğit'de 13.00'da aldı. mutluyduk

Sonraki günlerde haberler geldi 300 liraya alıcı var gibisinden ama satmadık biletlerimizi. Yiğit nerdeyse satıyordu ama ...

Maç günü geldi Enis,Evren,Yiğit ve Ozan beraberdik işte. Gülüp eğleniyorduk..Maç hakkında az konuşmaya çalışıyorduk. Pek umudumuz yoktu çünkü. Neyse haber geldi kapılar açılmıştı. Taksilere binme vaktiydi. Beklediğimiz bir arkadaşımız daha vardı : CAN . Yanımda Yiğit benle geleceği için ve ilk derbisi olduğundan biraz tedirgin olduğundan "kalabalıkla gidelim" diye baskı yaptı . Can'ın da daha evden yeni çıktığını öğrenince gitmek zorunda kaldık. Biraz ayıp oldu ama yapabileceğim yoktu büyük baskı altında bir karar vermek zorundaydım.. 4 kişi bir taksiye binerken Yiğit bana "bizim grup biraz sönük kalmadı mı?" dedi . Biraz güldük ama Yiğit'in gözünden hafif bir tırsmalar görüyordum ben. "Bırak stadın orayı yolda bile fenerli görmeyiz, görsek de biz daha sağlamız" dedim . Rahatladı mı bilmiyorum ama stadın oraya geldiğimizde yüzü baya gülüyordu. ÇOK SAĞLAMDIK!

Ufaktan sıkış kıkış bir sıradan sonra içerdeydik. Söylediğimiz gibi GELMİŞTİK! Zaman hızlı geçmişti.. Futbolcular sahaya geldi . Dimdikdiler. Yiğit o an bana söyledi "YENECEZ ULAN YENECEZ!" . Ben hala çekinceliydim ama içime bir güven gelmişti. Isınma hareketleri ve futbolcular içeri girdi.. Zaman yaklaşıyor..

İstiklal Marşı. Yer seçimi . MAÇ BAŞLADI! Oyunun hakimi GALATASARAY. Ama önceki maçları da hatırlıyoruz. Galatasaray iyi başlar ilk 10 dakika dolmadan garip bir gol yeriz. İçimden "birazdan neill'ın kaval kemiğine bir top çarpar sekerek köşeden girer" diye düşünürken çılgın forvetimiz PİNO Volkan'ı geçip boş ağlara topu yuvarlarken defans topu çıkarıyordu. "HAYDİ HAYDİ HAYDİ ALLAH AŞKINA!!!" kadıköy suskun..

45 dakika bitti.. Herkes birbirine bakıyordu . Umudumuzun olmadığı takım hagi'nin verdiği gazla mı ? yoksa başka birşeyle mi bilemediyoruz çok iyi oynuyordu . Özlediğimiz CİMBOM sahadaydı resmen .

2. yarı başladı maç ortada gibiyken çok garip bir pozisyon oldu. Top kalemize doğru giderken çıkardık topu fakat Aykut'a çarptı. Çok şanssız bir gol yiyebilirdik. Allah korudu. O pozisyon gol olsaydı zaten umudum kalmayacaktı artık.. Neyse son 10 dakkaya gelirdik sürekli bağıran bizim dermanımız kalmamıştı. Kadıköy de ki tılsımı bozuyorduk çünkü. 10 dakika kalmıştı. Oyunun kontrolü de bizdeydi. Bizim gerginliğimizi oyuncularımız alıyordu resmen güzel oyunlarıyla. Güzel oyunları fb stadındaki anonsçuyu bile gaza getirdi "HAYDİ FENER HAYDİ FENER HAYDİ :( " . 3 dakika uzatma !!! EMRE ÇOLAK! SABRİ ! PİNO ! 3 şut. hepsini kaleci çıkardı.. Herkes demirleri yumrukluyor.. "Galip gelebilirdik" diyor. Kimse beraberlikten memnun değil. Ama kısa bir süre sonra anlıyoruz ki . Dejavuculara, 7-0 cılara , tılsımcılara , büyücülere karşı galip gelmiştik aslında . Ve birileri istedi diye aslanlar ölmemişti. Küllerinden yeniden doğmuştu..

Neyse maç sonunda oyuncular geldi birbirimizi alkışladık. Onlar güzel oyunlarıyla bunu hak ediyordu zaten. Ardından anonscu kardeşimiz fener marşları çalmaya başladı. Cevap bizden gecikmedi " o.ç ciguliyi çalsana".. Sonradan beşiktaşın da biraz kulağı çınlatıldı ve dışarı çıkıldı. Ortam çok güzeldi. Her yer sarı kırmızı.. Anadolu yakası trene , Avrupa yakası metrobüse.. Güzel bir derbi günü de böyle bitti..

yenebilirdik.

iç dünyam





iç dünyamı özetleyen bir şarkıdır bu .. sipsi ve bendir ile dinleyiniz..

ilkokulda öğretirlerdi bu türküyü. nedense süt içilen yeri beyaz bir mutfak olarak hayal ederdim ben. "süt içtim dilim yandı amanın amanın bahçemde gülüm yandı" bu bölüm bazı yerlerde "bahçemde gülüm soldu" olarak geçer.. bunu biz okulda tartışmıştık baya hocayla falan. 2. sınıftayız işte o zaman daha nasıl tartışıyorsak hoca ne derse "hee" diyoruz.. yok efendim güle süt dökülünce yanmazmış falanmış filanmış. anasını satayım ders zili çaldı hala biz sütü çiçeği konuşuyoruz.anonim eser işte yazmış bitmiş daha ne tartışıyoruz ki bu konuyu ? beden derslerinde de matematik yaptırırdı zaten hoca . matematiğe o zamandan beri gıcığım..

bahçemde gülüm soldu kız sana hayranım (gülüm yandı ak yandı yandı yandıı ne soldusu)


not : uzun zamandır yazamıyorum. yakında daha sağlam geleceğim. dolap yiğitle derbi günümüzü anlatıcam falan..

ulan gaaassaray

Enis İNAN:
 ha bana soracak olursan
 coach özyer gelsin
 takımın başına
Yiğit:
 :D :D
Enis İNAN:
 en azından
 sistem değişmez
 tek forvet oynuyoruz
Yiğit:
 :D:D
Enis İNAN:
 adama bilindik sistem
Yiğit:
    D:  D   
Enis İNAN:
 pivot gibi bişey
Yiğit:
 süper lan basket koçu gelse
Enis İNAN:
 topu indir falan der
 smaç vursun falan der
Yiğit:

 baros elle oynamya alışık zaten
 harbi bişi değişmez lan
Enis İNAN:
 bugün mesela kaleciye ilk yarı foul yaptı ya
 böle
 vücudunu koydu
 kaleci çıkamasın diye
 baskette var o mesela
 ve faul değil o
 yani kısaca
 bizim takım şu an
 futboldan çok basket oynuyoü
Yiğit:
   
 servet gökhan zan
 var geride
 onları biraz daha ileriye alır
 işte
 kewell iyi basket oynuyomuş
 pino iverson gibi zaten
   D:
Enis İNAN:
 aynen ak
 zaten 11 kişi çıktığımıza bakma sahaya
 koşan 5 kişi var
 geri kalan 6 kişi baskette yedekte bekleyen 6 kişiden daha az hareket ediyo
 baskette bençte oturanlar en azından
 3lük falan olunca
 havlu sallıyolar
 bizimkiler onu bile yapmıyo anasını satıyim ya
Yiğit:
 ufuk servet gökhan pino bide fatih solak ı alırız
 tamam işte
Enis İNAN:
 ulan gaaassay
 ne hale soktun lan bizi
 aşhuaşshudşuha  

Türk futbolundaki mantıksızlıklar vol bilmemkaç

sezon başından beri ikisi 11 beşi sonradan olmak üzere sadece 7 maç oynayıp 0 gol 0 asist yapan bir oyuncunun milli takımın en üst düzey maçında 11'de oynayıp hiç bir varlık gösterememesinin ardından hemen sonraki milli maçta 11'de oynamasının dünyanın hiç bir yerinde hiç bir şekilde mantıklı bir izahı yoktur. sizin yapacağınız lobiyi sikiyim iğrenç ibneler.

tv'den notlar

anahaberde soğan'ın yararları, magazinde yeni albümü çıkan popçunun şarkısına havuz başında o anda klip çekilmesi, serhat ulueren'in spor dünyasındaki şok gelişmeleri falan. gerçekten ilk defa duyuyoruz böyle şeyleri.

Feysbuk oyunu


biz de erkekler olarak prostat kanserine tikkat çekmek içün ne tarafa yatırdığımızı yazsak ya la?
"sağa.." ya da"sola.." gibi.

İstanbul için yemek rehberi: morgül büfe


(* fotoğraf temsilidir)


aslında adını unuttum. morgül büfe olabilir. isminden emin değilim ama mecidiyeköyde emniyet müdürlüğü binasına gelmeden mavi dekorasyonlu (mor da olabilir adı morgül olan bi yer niye mavi olsun doğrusu benim renk şeyi zayıf, gerçi adı morgül de olmayabilir aman ya neyse)
bi büfe tavanı filan büyük yani mekan büyük gibi ama sade böyle. işte orası.
oranın döneri şahane. zaten döner tezgahına bakınca anlarsınız. böyle biber domates filan da dizmişler ve eti de çok güzel. bi nevi sebzeli döner yani. sahibi muhtemelen karadenizli bi abimiz. zaten duvarlardaki yayla resimlerinden anlaşılıyo. oralar aslında iskandinav yaylaları ama olsun uzungöl resmi koyunca kaynıyo onlar. neyse ama cidden istanbulda yediğim en güzel döner ordaydı. belki damak tadıma uyuyo diye dedim ama döner bu yani bizim memleketten et getiriyo olamaz. şişe domates biber takıyo diye de sırf o kadar güzel olamaz. ama bu öyle hafife alınacak bir değişiklik değil bana göre.

benim damak şeysinde o ince bi olay. örneğin soğuk sandviçler için farketmez ama sıcak şeylerin yanına garnitür ekliyosanız tadı karışması lazım biraz. marul filan önemli değil direk konur bişey olmaz öyle ama adam döner koyuyo misal yanına böyle yanda kesilmiş biber domates filan koyuyo. öyle olmaz o iş. en azından şöyle bi ete değdir bi közle bişey yap yani. çok çiğ duruyo domatesin suyu değil de domatesi yıkarken üstünde kalan su böyle ağzıma geliyo ısırınca hiç hoşlanmadığım şeyler bunlar. az bi ruh katın. kafa çalıştırın. soul kitchen bro.
bi de biber ekmek arası şeyler için bence çok önemli bi enstruman . köftede ve döner de biber olmazsa olmaz. bence tadları çok yakışıyo etlen.
ama esnafımız yakar diye kaçıyo biberden hem de masraf olarak görüyo. yakmaz efendim közleyin ekleyin arasına nedir yani 3-5 kiloyla da tükkan batmaz.

burası da (adı neydi yaa :/ ) temiz düzgün bi yer işte arada gidip yiyin. ben de ablamlar taşınmazdan evvel uğrardım sık sık. aklıma geldi bugün. neyse geçerken uğrayın bi yarım yiyin benden de selam söyleyin. tanımaz ama söyleyin siz.
resmini de çekip yollayın bu gönderiye ekliyim.

parti müzüğü



bence böyle olmalı
bas olayı işte bak dediğim gibi
bi de şöyle eskilerden 2 bayan vardı

Kontrabas

davul en karizmatik enstruman diye bilinir. belki şöyle tama rockstar filan güzel şeyler bunlar. bi ara ben de gittim uğraştım bagetle gezdim filan güzel sanatlarda bi hoca vardı buzuki orhanla filan çalıyodu ondan ders aldım mektepli yani eğitiminden de anlıyodu baya da kolay geliyodu. bana da diyodu sen baya iyisin çok çabuk öğreniyosun normalde 3 haftada öğrenemezler gibisinden fiştekliyodu belki de para veriyorum diyedir. neyse sonra adam görevi bırakıp istanbula gidince kaldı öyle neyse şimdi guitar hero da hard çalabilmek dışında pek işime yaramıyo öğrettikleri.
gene karizmatik olan enstrumanlardan biri davulun kardeşi bas gitar. ama ben sevmem pek.
bence kontrbas çok daha iyi. ama doğru yazılışı kontrabasmış neyse klasik olan bas işte. barmakla çalınınca hele daha da iyi bence. eski vidyolarda filan görünce izlerim hep caz alemlerinde filan. davulun da basın da caz olanı daha çok hoşuma gidiyo abanmadan daha sakin ama eğlenceli böyle üflemelilerle filan çok güzel oluyo ya la. belki de caza meyilim vardır ama giremedik o işlere trip hop şarkılarındaki samplelardan ne kaldıysa işte o var.
yiğit de söylemiş ben de rastladım eskiden çok ilgi alaka oluyo da şimdi bayadır müzik dinlemiyorum ben. dinlesem de trip hop dinliyorum. o da trip hop diye değil. geçen wax tailor geldi ya o hesap. her şeyi tek bi şarkıda oluyo. hem rep olayı, hem bas-drum, hem disc jokeylik, hem caz, hem kesme biçme sample filmlerden filan üstelik daha böyle loop mevzusu olduğundan kafa yormuyo ama tekno-trens işi gibi de düz gelmiyo (sevene lafım yok ben anlamıyorum) daha eğlenceli yani.
mevzu dolambaçlı oldu işte bu alet heybetli böyle ben enstruman çalıyorum diyosun sesi de en kalınından dımdımm kafası iyi. az çok bildiğim bi adam var charles mingus diye onu seviyorum biraz. ortamı da güzel. amerikaya gitsem new orleansa yerleşmek isterdim herhalde. keşke acemiliğim oraya çıksa. ama new yorka gezi için giderdim diğer türlü repçi zencilere güvenemiyorum aga ceaaz diyenler daha insancıl.

fotoğraf

Benim de böyle sade ama cool kaliteli bir fotoğrafım olsun istiyorum. abidik gubidik resimlerim var ya of.

ortalama hayat

orta direk olayına değinmiştik daha önce ama bu daha farklı bir olay. bi insanın hayatında ne olur mesela yani aşk, iş, aile, sağlık, sosyal yaşam falan. herşeyim ortalama nerdeyse ya da birinde birazcık daha iyiyse birinde birazcık daha kötü. iyi bi işim var lakin maaşım şuanlık çok değil, 3 senelik bir ilişkim var ama sorunlarımız var. arkadaş ortamım biraz daha iyi ama ailem öyle değil falan. böyle herşey ortalama yahu ne bileyim. çok iyi olsa herşey nasıl olurdu acaba dye düşünmüyor değilim. düşünsene süper herşey böyle saçma olurdu heralde biraz ama ne bileyim yeaaaa.

Side



bu da kurgulanmış hali :






 tamam çok trajik bir olay ama adamın kelini kesmesi gerçekten çok acayip birşey. hele içeri girer girmez herifin boğazını kesmesi. bu bıçaklama olayları böyle oluyor demek ki. ilk izlediğimde kanım donmuştu ama nerden baksan 20 defa izledim ve aşırı çok güldüğüm için kendimi kötü hissediyorum. allah kimseye göstermesin ya.

Sertab Erener Sevdam Ağlıyor

  


evet demode, evet popüler değil, yetmez ama evet öhm ama en iyi sabah 6'da bu gidiyor beee

Küfür

diziler, kötüler demişken lan eskiden "niye hiç küfür edilmiyor? hiç gerçekçi değil!" derken şimdi dizilerimizde baya baya küfür ediliyor biplense de güzel bence. ezelle başladı sanırım. bi de kılıç gününde ali atay var gene iyi oynuyo piç. dizilermizde farklı güzeller de göremedim henüz. hepsi birbirine benziyo lan. bütün karılar aynı gibi. yaz dizilerine de odaklanamadım bu sene çok sıkıntıdayım.
ama bu behzat ç. en iyisi aga. hem baya da komik.
arka sokaklar gibisinden sikko polisiyelerden bıkmış idik.
emrah serbese de selam olsun anmadan geçmeyelim.
starın dizi lanetini kıran yapım da olabilir hiç sıkılmadan gidiyoruz hayırlısı.




...
aslında şu an yazdıklarıma bakınca çok çaresiz gördüm kendimi
napim lan evdeyim bütün gün..

kötüler asla ölmez


yılan hikayesi

&


sıcak saatler ve deli yürek

&

unutulmaz

bu üç adamın ortak özelliği ne? kötüyü oynamaları değil şöyle:

dizilerdeki kötü adam kadrolarında garip bi olay var. intikam ateşiyle yanan kötülük yapmak için plan kuran insanlar bunlar. neyse benim dikkatimi çeken bu rolü böyle belli adamlara veriyolar ya değişik oluyo. süper diksiyon ses tonu filan çok iyi kesin tiyatrocu dediğimiz adamlara veriyolar. böyle kötü olmaz olsun. hamlet oynar gibi kötülük peşinde. en son unutulmaz dizisindeki bu elemanda gördüm o şeyi. bi intikam hırsı vardı gene ama izleyemedim sıkıntılı bi dizi.

fotoğraf sanatçılığı

yok yok.. "eline fotoğraf makinası alan herkeş fotoğraf sanatçısı oluyör" gibi tırt bir eleştiride bulunmayacağım ben..

Ama şu fotoğraf şekli ne heryerde görüyorum amına koim . karı var onun diz kapağından aşaağısını çekmişler falan. 1010100101 tane böle foto var . ne anlatıyor bu fotoğraf ayakkabının güzelliğini mi anlatıyor ? diz kapağını mı anlatıyor (harbi bunların ikisini anlatıyorsa da ak bok gibi yine de ) .. ney ney ney !!!

the walking dead

THE WALKING DEAD "Opening Titles" from Daniel Kanemoto on Vimeo.


Yıllardır beklediğim dizi geliyor. Vampiriydi , kurt adamıydı dizisi yapıldı. Zombilere sıra ne zaman gelicek diyorumki sonunda düşünmüşler çekmişler. 31 ekim'e de hazır etmişler.. Yeşil Yol ve Esaretin Bedeli'nin yönetmeni çekiyormuş. Baya güzel olucak gibi bekliyoruz...



Biraz daha bilgi vermek gerekirse bu bir çizgi roman uyarlaması.. kadıköy de bulabilirsiniz çizgi romanını da . ben okumadım daha ama güzeldir herhalde..

Terapi



önce bi masa kurucan
sonra kemençeci çağırıcan bi de atma türkücü
sonra her şey kendiliğinden gelişiyo zaten
"gaybana 16lııı, bakayım carcörüneee" diye
bol bol mermi yakıcan
bu masalarda hep bi eleman olur boş şarjör ona verilir o sıradan doldurur cephedeymiş gibi
sonra ooooooyyy ooyyy diye dağa tepeye doğru bağırıcan hırsını alıcan
insanın içi sıkılınca böyle karşında da dağlar tepeler kocaman bi yer olunca isyan kendiliğinden geliyo zaten
sonra eski sevdalarumdan alamadım bidaneee diye devam edicen
bana lazım olan tek şey şu an bu sudokudan tiksindim ziiraa

bi de nerde olursa olsun içimize işlemiş misal çiçek pasajında bu mevzuyu canlandırmaya çalışan dostlarım var. geçen sene memleketten elemanlarla buluştuk bikaç tanesi istanbulda okuyo ama görüşmüyoruz pek sevmem onları. diğer 2si de ankarada okuyo uzaktan akrabayız zaten hep. neyse istanbula geldiler öyle toplanalım hesabı. gayet nezih başladık ama yanyana gelince kafalar gidiyo işte. çiçek pasajına gittik ben de pek içmiyorum. keyfim yok zaten. neyse bi süre sonra bizimkiler sıkıldı çiçek pasajının sikko istanbul muhabbetlerinden. o ara yanımıza bi tane tambur çalan adam geldi. tınn tınnnn bişeyler icra ediyo ama siklemiyoruz hee dayı hee deyip 3-5 attılar sonra anladı herhalde adam keşan vardı birinin boynunda memleket nere dedi sonra karadeniz şeysi oldu o da çaykaralıymış. ama adam sanki yıllardır bizi bekliyomuş. hani biri gelse de şu muhabbetten sıyrılsam der gibi. çiçek pasajı kültüründen dem vurdu hemen. "bunlar anlamaz gıygıy çalıyoruz mecburen bizimkisi de ekmek parası" derken asiyeden girdi sonra bizimkiler hızlı bişeyler çal a bi dedi sonra demin tınn tınn fikrimiin ince gülü filan çalan adam tamburla ismail türüt parçaları çalmaya başladı. bi yandan da kalktı horon ediyo patpat. adam "eskiden sevdaluklar da yürektendi yürekteen" diyo sonra biz" şimdiki sevdaluklar da hep döneyii direkten" diyoruz. derken baya herkes bize bakmaya başladı. sonra biri bağırmaya başladı yann dağlar yaaann diğeri cevap verdi ooooy oyyy sonra ben de koyverdim.
sonra gökan vardı hem gülüyo hem de tavanı inceliyo "burası cammış lan şimdi olucaktı özcan abinin 14lü.. haburanın çatısını dökücektim da aşşaaa ehahahzhe" diye gülmeye başladı. ama şaka yapmıyo yani cidden silah birinde olsa orayı dökerler aşağı. sonra herkes kalktı bizim uşaklar bi ellerinde rakı diğerinde su bardağı öyle gidiyolar. garson çocuklar şaşkın şaşkın bakıyo. ben almadım garsonlar şefe söyledi ben de abi kusura bakma yaa dedim adamlar da gülüyo olsun dedi. sonra bana da zorla aldırdılar öyle taksime çıktık istiklalin o kalabalığı var ya böyle musanın kızıldenizi gibi yarması gibi açılıyo böyle gidiyoruz elde 2 bardak. sonra fenere küfürler başladı sonra biz bağırınca etraftan bağıranlar oldu derken işte tesadüf az ilerde kemençeci gördük. adama çöktük haliyle ama adam az çaldı sonra bizden ürktü. tel kırıldı dedi bıraktı. sonra biraz oturduk bunlar gene küfrediyo fenere sonra istanbula küfretmeye başladılar. sonra polis geldi susturamıyorum biri sürekli bağırıyo. polis geldi yanına "kafamı şişirdin bi sus be kardeşim" dedi gitti bizimki polis bile elleşmeyince iyice gazı aldı daha çok bağırıyo sonra çiş krizi geldi herkes işiycem işiycem diyo ekibi toplayıp istiklalin girişindeki tuvalete gittik bi çıktık baktım gökanla şafak 2 tane kız duruyo orda onla konuşuyolar. kızlar da gayet normal birilerine benziyo. yanda gene polis var sonra bi baktım kızlar gülüyo ediyo derken baya oturup konuşuyolar derken gittim baktım harbiden sohbet ediyolar onlar da karadenizliymiş. sonra kızlar gitti kavga çıktı. feysbuktan eklerdin eklemezdin yok bana yazıyodu sen niye salça oluyosun derken en son taksiyle eve döndük amınakodumun uşakları gelmeyin la bi daha istanbula dedim.


90 60 90 biliyorsunuz ki vücut ölçüsüdür.
bir de 200 160 60 var bu da bir tabut ölçüsüdür.

oktoberfest de yaptık tam olduk

bu almanların festivali var hani dışarda bira içiyorlar falan. kızlar böle garip bir elbise giyiyo hatta. bizimkiler buna da özenmişler antalya'da aynısını yapmışlar. ulan ingilizi , amerikanı yapmıyor biz yapıyoruz. ne kadar cana yakın sempatik milletiz.. cadılar bayramına ne kadar kaldı ?


"türkiye'de dışarda neden sevişemiyoruz?"

güzel ve anlamlı sözler


ama böyle de bi olaylar var, yok değil

zincirleme isim tamlaması
:

Firari saatlerin ardından gelen isyankar sokakların tövbekar çocuklarıyız biz sevdiğimiz için yaşar dostumuz için ölürüz.

kim demiş serseri ağlamaz serseri ağlarsa kimse susturamaz

inanki sosyete kızı herkes serseri olamaz

sosyete güzeli series:

hey sosyete güseli sanmaki serseri aglamaz serseri agladımı kimse susturamaz öyle her isteyende serseri olamaz biz bizi seveni candan severiz başımıza taç edip önünde diz çökeriz ama tertemizdir bizim kalbimiz anladınmı sosyete güzeli

ey sosyete güselı ben senın ellerıne oje dudagına boya gözüne sürme ayagına konvers gıydırıpte dolastıramam meslegımı soracak olursan alsancakta kapıcı tepecıkte bulasıkcı kordonda garson servette komı eğitim durumumu soracak olursan yalanım yok ılkokulun içinden ortaokulun kapısından ünüversteyi görmüşlügüm var..


bu sektörün tanrısı şu vidyo herhalde:

görmez olsun | izlesene.com


Küfür

örnek 1: aslında küfürsüz, küfür bu değildir, yanlış küfür :(




-----------------------------------------------------------------------





örnek 2: 4:30'dan sonra...

küfür budur, bu doğru küfür :)


sonuç: küfür ederken yalnızca kelimeleri telaffuz ederek başarı sağlanılmaz. kolejli ses tonuyla edilen küfür, küfür değildir.

seviyeli paylaşımlar hepinize iyi günler diler :)

big bang teori dizisi komik mi ?


Komik mi ? Harbi ben hiç çok gülemedim bu diziye . Geceleri uykum kaçınca tekrar bölümlerini görüp her seferinde bir şans veriyorum ama sonuç hep hüsran tebessümle izliyorum sadece.. Tebessüm için 20 dakika ayıramam ki ben .. atv de yahşi cazibe var o daha güzel bence onu izleyin arkadaşlar ..

aziz nesin vs mustafa kemal atatürk vs recep tayyip erdoğan vs seviyeli paylaşımlar

gerçi gündemi soğudu şu tartışmaların lakin aziz nesin'in türk insanının yüzde 60'ı salaktır sözüyle recep bey karşıtları bol bol göndermeler yaptılar atatürk'ün zeki dediği türk milletine. politikatan bağımsız olarak aslında katılıyorum aziz nesin'e yüzde 60 ımız salak bildiğin hatta baya baya yüzde 90'ı falan akıllı değil. böyle gördüğüm geçirdiğim kadarıyla gerçekten çok salak insan var. kendimi üstün görmek değil ama aklı başında insan azınlık gibime geliyor. insanların böyle aklı az düşünemiyor anlamıyor falan ne biliyim.



arka plandaaa uuuu she's a little runaway daddy's girl learned fast all those things he couldn't say uuuuuuuuuuuuu she's a little runaway

1 sene

1 sene önce efkanla akıl ettik bu blogu açtık. düşündüklerimizin yarısından fazlasını yapamadık. ama bu blogu çok seviyorum. bizim olduğu için değil ya gerçekten çok güzel bir blog burası. bir blog gibi değil daha değişik birşey ne bileyim..

1 sene de ne oldu ???

Blogu açtıkdan kısa bir süre sonra yiğit de aramıza katıldı . daha sonrasında özgür de bizimle oldu. bu arkadaşlar aslında en baştan bizimle olucaklardı ama "dolap" yetenekleri sayesinde arada bu insanlar çok iyi ortadan kaybolurlar bulabilene aşk olsun.

Yeri geldi hikayeler yazdık, yeri kaldı ergenlere kızdık, yeri geldi israile sövdük. bazen haklı bazen haksızdık.. şuan gerçekten saçmalıyorum lan kestim tamam..

dost bloglara, bizi takip eden insanlara teşekkürler..bizi izlemeye devam edin.

reloaded

okulla ilgili sıkıntılarım var. belki de ben kendime sıkıntı yapıyorumdur bilmiyorum. he eleştirecek, kızacak bir olay olmuyor bu dönem de yazı yazamadım pek onun için . hala da sıkıntım yok o yüzden yazımın konusu bu dönemler deli gibi oynadığım bir oyun hakkında olacak : LEFT 4 DEAD 2




Oyunun birincisini de oynuyordum ben ama tek başıma oynadığımdan fazla bir takım ruhu oluşturamıyordum sanal oyuncularla . He oyunu bilmeyenler için tek başınıza oynayacaksanız eğer diğer 3 karakteri pc oynatıyor. Bu gerçi baya işinize yarıyor . Garibanlar size çok yardım ediyorlar çünkü. Sağlık çantalarını bile sizin için feda ediyorlar. Siz ise oyun gereği onları geride bırakıp "rescue" noktasına kaçıyorsunuz. Onlar gelirlerse geliyorlar gelmiyorlarsa finalde "in memory" olarak zihinlerde yerlerini alıyorlar ..

Neyse işte ben tek başıma oynuyordum yine oyunu özgür de yanımda abidik gubidik bir oyun oynuyordu. Sonra bir de baktım benim oyuna girmiş. Ama o zamanlar cahiliz tabi oyunu beraber oynamayı bilmiyoruz. Farklı farklı yerlerde oynuyoruz işte . Neyse ramazan olduğundan iftara çıktık sonra yemek yedik falan ama aklımızda oyun var. Yine oyuna gittik "abilere" sorduk "şöle şöle" diye anlattılar. "atrium" bölümüne başladık . Bölümde 13 adet gaz bidonu var bunları toplamamız gerekiyor.

Deneme 1 : "napıcaz şimdi sanırım bunları toplıcaz" diyerek başladık. Dilli zombi,AYUCUK ve diğer garip varlıklar bizi haşat etti..çift haneli sayılara ulaşamadan iptal olduk.. deneme 1 başarısız..

Deneme 2 , deneme 3 diye yazmama gerek var mı bilmiyorum yine başarısız olduk. Yerlerde zombilere yem olduk.. Sonrasın telefon geldi Efkan aradı bende geliyorum dedi..

Neyse Efkan geldi.. yemek yedi. Oyunun heyecanı hala Özgür ile benim içimde ama . Birbirimize "reloaded" diyerek şakalaşıyoruz falan. Efkan'a oyunu anlattık . Biraz isteksiz olsa da "tamam" dedi.. ve görev yeniden başladı.

Bu sefer durum daha kötüydü. 3 kişi normal 1 pc olarak daha başarısızdık. Beraber aynı yerde aynı zamanda olamıyorduk zaten.. Geçemedik ve pes ettik.

Sonraki günlerde özgürle denedik ve başarılı olduk. Oyunun prensibi belliydi; hızlı ol ve beraber kal. Bu prensiple oyunda bütün finalleri geçtik. Aslında direk finaller açılınca geçiliyor. Enerji olarak daha bir avantajın oluyor çünkü bir önceki bölümden hırpalanmadığın için.

Öneri : oyunu herkes sevecek diye bir kaide yok. Bizim gökhan sevmedi mesela . "Call of Duty daha güzel" dedi. COD da güzel evet aslında ama bu oyunda bir "survivor" mücadelesi var. hayatta kalmaya çalıyoruz.. Neyse oyunu FPS sevenler oynasın bir denesin. Gerçi denemişsinizdir. He oyunda bol bol hap,adrenalin iğnesi,dinamit alın.. Sonra tekli yerine kılıç yada PALAyı tercih edin. Yakınınıza gelen zombileri daha kolay halledersiniz . AYU dediğimiz büyük yaratığın uzağında durun. Çok zor ölür :( ..

iyi eğlenceler şimdiden..

REEELOAADEDD!!!!

4 kişi bulup bir parti yapabiliriz..

Bir gece masalı















Cehennemden gelenler için
7 gibi mesai
cuma geceleri anlatılır
kediden kadın hikayesi

eski köyün birinde
nursuz karı-koca
her sene bir bebek doğar
karakedi avluda
ertesi gün çocuk yok
kıpkırmızı kundakta

sonra dayanamamış adam
demiş: "dayanamıyorum!"
çok dualar etmişler ama
hepsi ölmüş bir günde

sonra dayanamamış kadın
demiş: "dayanamıyorum!"
adam sormuş: "noldu?"
demiş: "anneme gidiyorum"

adam demiş: "son bir şans..."
beklemişler bir sene
çok zaman geçmeden
kadın yine hamile

çocuk büyürken içerde
adam çok düşüncede
sonra vakit gelmiş
çığlıklarla gene

ama yine avluda
usul usul tırnak sesi
dikili 2 göz ve
yine o karakedi
çok zaman geçmeden
gece geri geldi

Çocuk beşikte yatarken
adam eşikte nöbette
lakin çok geçmemiş
adamın içi geçmiş
sonra tiz bir ses
kulağına gelmiş

Gözünü birden açınca
koşmuş bebeğin başına
kaçarken yakalamış
pis suratlı cadıyı

adam sormuş: "sen kimsin?
demiş: "adım Al"
adam şaşkın şaşkın:
"burada ne işin var?"

uzatmış pis elini
bebeğin göğsüne
sokmuş sonra içeri:
mırıldanmış hafifçe:
"ah bu çocuğun kalbi..."

adam birden irkilip
tam kafasını keserken
cadı buna yalvarmış:
"eğer beni salarsan..."

adam biraz düşünmüş ama
"...70 yıl sana gelmem"
ne de 7 sülalene
yoksa lanetim gitmez
açılsan karadenizlere"

adam bakmış çaresiz
"git" demiş cadıya
cadı, kedi olmuş birden
sıçramış çatıya

son bir kez mırrlamış
beyaz yüzlü adama

sonra çişim gelirdi
oysa uyku çok tatlı
Al'dan hep korkardım
bir gece gelir diye

en güvenli yer orda
babaanemin göğsünde
ama çok geçmeden
Al olurdu babaanem
belki de çiş yapmadım diye

"ölümsüzlük" der herkes ama
o daha korkunç değil mi?
gene tercih muhabbetleri:
uyku mu? çiş mi?

burası da kendime:
"lan yat uyu artık!,
mesanesine toplu iğne soktuğumun zombisieee"


resim: ibrahim balaban
şiyir: kendim & anonim ortaklığı
beste: soner sarıkabadayı

SP sigarayı bırakmanızda size yardımcı olabilir





Gülümseten Adsl

abi bok yedik smile adsl'in fifti fifti kampanyasına dahil olduk. tabi ' modem kurmayı biz yapıyoruz ' yalanına kanarak bekledim ama kurmadılar. Kurum için teknik servisi otuz milyon karşılığında yapacağını söylediler. Yaklaşık bi on beş telefon görüşmesinden sonra şu an galaksimden yani bakkalımdan bildirir hale getirdim neti. Tabi şöyle bi sorun var ki kredi kartı çekimlerinde internet bağlantısı gidiyor. Bunu yarın çözebileceğimi düşünüyorum ama sadece düşünmek ile kalacağım galiba. Çünkü kredi kartları falan filan derken bir sürü kablo içinde çıkmaza düştüm. Amk şu dünyada takınca çalışacak bi teknolojiyi kim icat edecek ya ? Bıktım ethernet kablosundan da diğer türlü kablolardan da. Neyse her gün şimdi yazacağım şu kadar peynir şu kadar zeytin sattım diye. Şimdilik hayırlı adsller.
Para sorun değil ya. O kolay.

bir soru bir cevap


ALAMANYA'da bazı özel geceler oluyor cineMEN ve cineLady diye . Cinemen de Resident Evil olurken Cinelady de eat,pray,love oynuyor mesela.. Aynı sistemi ülkemize getirirsek ne olur ?

a ) Erkekler cineMen olayına takılmazlar. Erkek erkeğe film izlenmez.

b ) Sinemaların önünde "türkiye iran oldu" "siz evetçiler şimdi memnun musunuz?" gibisinden protestolar olur .

c ) Gişe rekorları kırılır.

d ) c şıkkı olmaz ama a ile b şıkkı olur.

e ) hepsi


cevabı doğru bilene akşam yemeği..

final

2 senedir sağlam bi final izleyemiyoruz kendi takımlarımızın. en son galatasaray bayan basket takımın maçını hatırlıyorum başka da olmadı tv de gösterilen herhalde.. hadi bakalım akşam neler olacak..

yeşil boğazlı sweat (bir doğum günü yazısıdır)


10 yaşların da falanım. okuldan nefret ediyordum. o yüzden okulun beraberinde bana getirmiş olduğu ; öğretmen , okul arkadaşı ve çeşitli velileri de pek sevmiyordum. şimdi düşündüm de 8 yıl nasıl geçmiş be cehennem gibi. neyse onlar bizi seviyolar mıydı tam bilemicem ama seviyolardı sanırım annemle iyi geçinirlerdi.. aslında normal olarak gerçekten iyi insanlardı onlarda ama ben çocuk aklımla hiç sevmiyordum onları.neyse doğum günüm olmuştu bi kere hep beraber bizim evde toplandıydık. bana 4-5 veli toplanıp yeşil boğazlı bi sweat(kötü bi giyecek) almışlardı.. bide çocuklarının aldıkları notlardan falan bahsetmişlerdi sanırım.. benim notlarım iyi değildi pek..aslında iyi di de onlar 100 almışsa ben 70 almışımdır muhtemelen.. o yüzden o gecenin sonunda evde çatışma çıkmıştı.o aldığım tek hediye ve gece çatışması yüzünden ne doğum günü kutlamalarını ne de okul aile birliğini sevebildim..diyeceğim bu kadar..

bugün benim doğum günüm bi de.

Superman On Sıkıntı | İyki doğdum.


Saat 15.00'i geçmişti ki can sıkıntısı ile babamı aradım.
' baba ya erken gelsene ben gezmeye gideyim az hem bugün doğum günüm ' falan dedim. Bi sıkılma ve hayıflanma ile beraber tam olarak hatırlamadığım ama içeriği ' peki evladım ' olan kelimeler kombinasyonu kurdu.
Erken gelişi saat 20.30'a denk gelmişti ki, ( babamın maarif takvimli zaman dilimine göre bu 5 buçukluk saat gayet erken gelişlerden birisidir. ) babam çıkageldi. Elinde tuttuğu bir avuç fındığın yarısını avucuma sıkıştırarak ' al lan doğum günü hediyen pezevenk seni ' dedi. Espri anlayışı yer yer komik olmakla beraber, yer yer can sıkıcı oluyordu. Aldım fındıkları bi heves ile ağzıma attım hepsini. ' Saoğol buba ' diyerekten göztepe köprüsüne yürüyene kadar yedim bitirdim.
Telefonu çıkardım new message gelmiş mi diye baktım ama ne gelen ne giden vardı. Bi kaç kıza boş mesaj gönderdim kimse geri dönmedi. Dağhan'a boş mesaj göndereyim belki o döner dedim, dağhan hemen geri döndü korktum telefonu kapattım. Durakta biraz kız kestikten sonra normalde işin olsa hiç gelmeyen ama işin olmadığı zaman büyük bi vakurlukla ' insan taşıyoruz lan biz ' diye geçen 11T'yi gördüm. ( 11T kayışdağı dörtyol sakinleri için bulunmaz bir nimettir. 319'un 45 dakikada kat ettiği mesafeyi, 15 dakikada bitirir ) Eve gitmek istemediğimden binmedim. Bi onbeş dakika daha bekledim yapacak bi iş olmadığından eve gideyim dedim. 319'a bindim. Otobüste annemi aradım ' Anne nerdesin' dedim. Kadıköyde olduğunu şu an arkadaşı ile oturduğunu anahtarı komşulara bırakamadığını söyledi. Sinir sisteminde bazı sistemsizliklerin olduğu dakikaya tekabül eden bi eve nasıl gireceğim sorgulaması yaşadım. Balkondan girmeye karar verdim.
Arka balkonun camı açıksa sık sık oradan eve girerim sevgili okur. Hatta sık sık komşuların 'evladım hırsıza yol gösterme bak gün gelir hırsız girer eve mahvolursunuz valla' diyişlerine şahit olurum. O gün doğum günü olduğumdan mı bilmem şansıma cam açıktı. Hırsıza yol göstermemek için kimsenin bakmadığından emin olduğum bi an, iki metrelik yüksekliği tırmandım. Ama yine şansıma sıçayım ki balkonun odama açılan kapısı kapalıydı. Mahalleden tilki murat'ın pimapen kapıları açma taktiğini bildiğimden kapıyı açabilirim diye düşündüm. Biraz zorladım morladım derken cam çatladı. Daha da açayım derken cam iyice kırıldı. Hazır kırılmışken biraz daha kırayım dedim açılan açıktan elim ile kapının kolunu döndürdüm. İçeri girmiştim ama cam kırıklarını temizlemeliydim hemen ve farketmeyecekleri gibi örtmeliydim her yeri. O günün akşamı kimse fark etmedi. İşte doğum günü kutladık falan. Babam hayvanlara olan sınırsız ilgisinden bahsetti bir süre. Sonra şu parayı al ben yarın erken işe gidicem bankaya yatırırsın diye bi sekizyüzlira verdi. İşte gece dört buçuk gibi uyudum. 12 gibi uyandım.
Babam ile annem sabah erkenden işe gitmişler. Kardeşim arkadaşı ile buluşmaya gitmiş falan. Bi el yüzümü yıkadım çapakları temizledim ettim. Babam aradı 'halı yıkamacı halıları getirmiş eşşoleşşek iki saattir kapıya basmış sonra gitmiş niye açmadın ! ' dedi. Sonra ' Parayı yatırmaya git gelince de halıcıya uğra halıları al eve götürün ' dedi. Tamam dedim doğal olarak.
Sanırım gece gösterdiğim yoldan hiç şaşmayan bi hırsız abi girmiş eve. Parayı ve mp3'ümü bulamıyorum. Kara kara düşünüyorum otuz dakikadır. Allahım ben nasıl bi bok yedim diye. Şimdi anama babama ne diyeceğim ben ya, rızkımızı elin haramisine kaptırdığım yetmiyormuş gibi süper ses sistemli creativeZen'imi ve senheiser kulaklığımı da ( 179TL) bonus olarak verdim. Dışarı çıkıp umarsızca dolaşmak millenium'un ve çağdaş yaşamın getirdiği tüm dertlerden uzaklaşmak en iyisi sanırım. Gece eve dönmem diye düşündüm ama elbet bi gün eve döneceğim. Sanırım ben eve geri döndüğümde süpriz bi doğum günü partisi beni bekliyor olacak. İyki doğdum.