İzlediğim en kötü 4 filmi hatırlıyorum


İZLEDİĞİM EN KÖTÜ 4 FİLMİ HATIRLIYORUM

En son cumartesi gecesi HAKA ( isminin duyulmasını istemediğim bi arkadaşımın, isminin baş harfiden oluşan bi gizleme tekniğidir bu. H.K. da diyebiliriz buna ( Hürriyet Cumartesi ekinde yazıyoruz sanki )) ile gittiğimiz filmin ( altın palmiye kazanmasındaki inanılmaz mantık hatasının da verdiği gazla ) inanılmaz kötü olmasına ( bok gibi yani ) sinirlenmem ve bunu Kerem'e anlatırken izlediğim en kötü üç filmi de ağzımdan kaçırmamdan dolayı ( ki bu üç filmi de kerem ( burdan sonra büyük-küçük harf etkisini kaybediyor ) ile izlemiştik ( burda kereme de K. diyebiliriz istiyorsanız )) az sonra okuyacağınız bu listeyi hazırlamış bulunmaktayım. ( kaç kişi okuyo lan burayı )

Sıralaması izlenme tarihlerine göre yapılmıştır. Güncel bir sinema izleyicisi olduğumdan ötürü bu sıralama, filmlerin hangisinin daha önce vizyona girdiğinin de sıralamasıdır.

1- TATİLDE DEHŞET

İrlanda yapımı bu muhteşem filmi REXX sinemasında kerem ile beraber izlemiştik ki, o dönemler ' neden sanatsal faaliyetlere yönelmiyoruz ' aşamasındaydık. Daha doğrusu ben
yöneliyordum. Kereme de sinema aşkını aşılamayı boynumun bi borcu olarak bilmeyi de ihmal etmiyordum( ki borç yiğidin kamçısıdır ).
Aynı kamçının aileme karşı ihmal edilmesi de o dönemlere denk geliyordu ( ki bugün hala ederim). Kerem kişisine ballandıra ballandıra ' haftada beş kere sinemaya gittiğimi, (osman: biraz in ) bunun süper olduğunu, bazı filmleri tekrar tekrar izlediğimi, çünkü yeni filmlerin gelmediğini falan anlatıyordum. Kerem kendisinin de sinema aşkıyla yanıp tutuştuğundan, ama beraber sinemaya para bayılacak kadar zengin bi arkadaşı olmadığından dem vuruyordu.
İlk film deneyimimizi, ( biz kavramı ) Keremciğimin tavsiyesi ile ' TATİLDE DEHŞET ' filmi ile yaşadık.
Şimdi bu filme denk gelecek olan arkadaşlarımızdan sadece tek bi isteğim var.
O da şu ki; filme ulaşabileceğiniz siteyi firefoxu kullanarak engelleyin.
Çünkü gerçekten inanılmaz kötü bi film.
İrlanda yapımı bu film beş altı tane irlandalı genç delikanlının ( klasik britanyalı çirkin bireyler ) iki adet çikolata rengli kızla ( filmde en güzel kız yoktu ) beraber zombileşmesi. Bütçe
halk otobüsünün günlük kazancı ile bir olacak ki yönetmen bol bol görsel efektten kaçınmış ve zombileşme sahnelerini çekmemiş. İşte bi adam çalılıkların arkasına gidiyo.
' whohaaw, mırnoawww'
türü sesler çıkarıyo ve bir sonraki sahnede karşımıza samanyolu tv makyajcısının azizliğine uğramış bi zombi olarak çıkıyor. Bunu kavradığımızda filmin onbeşinci dakikasını geride
bırakmıştık. Salonda neden bizden başka kimsenin olmadığını da kavradığımız dakikalara tekabül ediyor bu onbeşinci dakika. Ayrıca filmi koşarak terkettiğimiz dakikalara.

2- KATİLİMİ TANIYORUM

Yönetmen bilgisi falan ekleyip sizi şok edici bilgiler verecek değilim çünkü ben bu filmin yönetmeni ile aynı blog sayfasında bile adımın geçmesini istemem. O yüzden biz ona kısaca
P.Ç. diyelim. İlk noktayı ' İ ' olarak algılamanıza gerek yok. Açılımı direk olarak Piçin çocuğu çünkü. Yirmi dört milyonumuzu boşa harcamamıza neden olan bi P.Ç.
Neyse.
Kerem ile ikinci kötü film deneyimimizi benim tavsiyem üzerine yaşadık.
Şimdi bu film ile tanışmamız sanırım Scary Movie 4 filmini izlemek için REXX de bilet aldığımız güne denk geliyor. Biz bi heves ile üçüncü salona girdik. Güzel bi fragmana denk geldik.
Fragman sonunda ' i know who killed me - coming soon - bu yaz, beklediğinizden de korkunç geçecek ' türünden bir şeyler yazıyordu. Lindsay Lohan'ı da görünce - 'Aa buna gidelim lan'
dedim Keremciğime. O da olur türünden başını salladı. Olum fraagman süperdi sanki dedim. Hee dedi. I know who killed me isimli filmin fragmanı bittikten sonra esas film başladı.
Doğu Çin bölgesinin nadide şehirlerinden Pekin'e yaklaştı kamera ve birden muhteşem bi prodüksiyon ile karşı karşıya olduğumuzu anladık. Jet Lee'yi gördüm o ara. Oha lan adamlar
dalga geçtikleri filmde Jet Lee'yi oynatmışlar dedim Kereme. O da süper lan falan derken biz onuncu dakikada farkettik ki yanlış filme girmişiz amk. Jet Lee'nin gururlu Çin halkının,
faşo japon halkına karşı olan direnişinde kung fu sayesinde simge bi figür, şahane destansılığı ile bir çin efsanesi haline gelmesini anlatıyordu film. Bana kalsa tüm çekik gözlüler japon.
Biz daha sonra Katilimi tanıyorum isimli filmin afişini gördük. Aa bu o film lan gidelim dedim kereme. Girdik filme. Girip gireceğimize filmin sonunda bin pişman olduk. Ben şimdi filme
dair hiç bir şey hatırlamıyorum açıkcası. Yani buradan çıkaracağımız sonuç bok gibi bi film olduğudur. Üç sene geçti. Üç sene içinde kötü film izlediğimiz zaman hemen ' Katilimi
tanıyorumdan daha kötü değil lan ' diye karşılaştırma yaptığımızdan olsa olacak hala bok gibi geliyor film. İzlemeyin yani. He bu arada hatırladığım katil ölmüş kız kardeşine piyano
dersi veren gözlüklü orospu çocuğuymuş.

3- İSMİNİ HATIRLAMADIĞIM FERZAN ÖZTEPEK Mİ ÖZPETEK Mİ NEYİN EŞCİNSEL GÜDÜMLÜ MESAJLAR VERDİĞİ FİLM

İtalyadaki gururumuz olan kel ferzanın bir sürü italyanı ve bir adet türkü oynattığı bok gibi filmlerden birisi. Tatilde dehşet filmi ile aynı salonda izlemiştik. Salonda bir sürü insan ' iyy
miyy yapıyordu' yarısında çıktık. Oysaki her şey ne güzel başlamıştı. Yer yer tarkan, yer yer minik serçe şarkıları ile türk izleyicisinin gönlünü fethetmiş, türkün sesini ödüllü filmler
izleyen avrupalı sanatseverlere duyurmuştu ferzan. Ta ki erkek abilerimizin öpüşmesine kadar falan. Bi ara bok yemek daha az iğrenç lan diye düşündüm. Eminemin ' aym slim şedi
yes aym dı riil şedi ' şarkısının, klibindeki ( o muydu lan ? ) gelinliğin altından çıkan erkek ile damat adayının öpüşmesinde, eminemin araya girmesinin verdiği gazla - çıkalım lan
dedim kereme. Ve çıktık işte. Üçüncü kötü filmde buydu. Bundan sonra bir daha avrupada isim edinmiş kel türk yönetmenlerin filmine gitmeyeceğime kendi kendime söz verdim ve
hala bu sözümün arkasındayım. Biz de söz ağızdan bi kere çıkar. ( biraz çık )

4- AMCAM ÖNCEKİ HAYATLARINI HATIRLIYOR

H.K. ile şu an gösterimde olan ( şu an dediğim ekim ikibinonun sonu ) amcam önceki hayatlarını hatırlıyor adlı filme gittik.
Şimdi ben REXX'in kombinesine sahip olduğum için dedim ki Paranormal Activity isimli filme gidelim. Nene Hatun'a gidecek halimiz yok herhalde. İzlemediğimiz filmler arasında en
güzel o gözüküyordu. Belirttim bunu Hakaya. Ama Haka ısrarla gece tırstığını, uyuyamadığını, o tür filmlere gitmek istemediğini, ödüllü film izlemek istediğini, ödüllü filmlerin, gişe
hasılatları ile arasındaki dengeyi kurmasına yardımcı olmak istediğini belirtti. Bak Hakacığım. Yanlış yollardasın. Bu yollar yol değil. Mustafanın Alin Taşçıyana dönüşmesine izin veririm
ama kendimi bi Atilla Dorsay ile aynı kefeye koyamam desem de etkileyici olamadım. Ödüllü de ödüllü diye tutturdu. Ödüllü filmlerin boşa kürek çaldığı Kadıköy - Atlantis (woaaw )
sinemasına doğru gitmek için Bahariye yoluna vurduk kendimizi. Bi üç dakika sonra ordaydık zaten. Bu Haka hemen gördü ödüllüyü aha işte ' amcam önceki hayatlarını hatırlıyor '
dedi. Altın Palmiye dedi. Taiwan dedi. Bak Taiwandan bize ekmek çıkmaz gel ' Vay Arkadaş ' filmine girelim dedim. Dinletemedim. Gitmemiz kesinleşmişti.. ' amcam önceki hayatlarını
hatırlıyor ' filmine iki kişilik bilet alacağımızı söyledik. Vezne kıvamındaki bayan bize kurtuluş madalyası takıpta lunaparka gelmiş dede görmüş gibi garipseyerek baktı. Baktı ama '
heyy keklerim benim ' diye sevinerek biletleri vermeyi de ihmal etmedi. Filme on dakika vardı. Dışarda bekliyorduk. İçimden ' aklıselim hiç bi kadıköylü bu filme gelmez, salon boş olur,
belki ordan bi ekmek kapısı açılır ' diye düşünüyordum ki bunu hakaya söyledim. O da katıldı düşüncelerime. Zaten sevdiğim hakayı daha da sevdim. Film başladı. Salon tahmin
ettiğim gibi boştu. En sonun bi alt sırasının ortasına oturduk. Filmin ilk üç dakikasında duvara bağlanmış bir öküzü izledik. Haka bana bunun bi metafor olduğunu, doğadan kopan
insanoğlunu simgelediğini, doğadan koptukça hayvanlaştığımızı belirttiğini falan söyledi. Ya sen ne diyosun öküzü çekmiş işte biz de kek gibi izliyoruz dedim. Bu gayri sanatsal ama
insancıl tepkim karşısında sustu. Bu sözümden sonra olaylara bakış açısı değişti sanırım çünkü hiç bir şey olmayan filmin yirminci dakikasında ' özgür bu film bok gibi ' dedi. Ha şöyle
dedim. Ama altın palmiye almış dedi. Kızım onlar hep israil oyunu dedim. He tamam dedi. Sonra bari sevişelim diye bi arka koltuğa geçtik çünkü bulunduğumuz konum beyaz saçlı
makinist tarafından röntlenmeye müsaitti. Arkada bir müddet oynaştıktan sonra perdede bizi görmeye çalışan beyaz saçlı makinist amcanın kafasının siluetini gördüm. Biz bi
toparlandık. Beş dakika sonra makinist kapıyı açtı beyefendi yerinize geçer misiniz dedi. Normalde böyle durumlarda şiddete başvururdum ama altın palmiye ve sanat filmleri söz
konusuydu. Ayrıca biz ustalara saygı kuşağını izleyerek büyümüş bi nesildik. Adamı onaylayarak yerimize döndük. Tahmin edersiniz ki bu dakikadan sonra oynaşma olmadı. Filmi
kabız etkisinde iki saat on beş dakika izledik. Bittiğinde hiç bi bok anlamamıştık. Çünkü gerçekten hiç bir şey olmamıştı. İnanmayan varsa gidip izler abi. HİÇ BİR ŞEY OLMAYAN FİLM olarak not ettim ben de. Tamam tayland sineması, tamam ayrı bi kültür ama bi yere kadar. Sinema böyle bir şey değil ki.

Siz siz olun bu tür filmlerden uzak durun.
Altın Palmiyeye ve mustafanın essek.gen.tr'den paylaştığı afişlere aldırış etmeyin. new yorkta beş minare türü filmler izleyin. bari mahsun kazansın.
saygılar.

1 yorum: