Post modern futbol anlayışı üzerine tezler



Mezar turizmin ntv spordan nefret ediyorum yazısından sonra uzun süredir aklımda olan bu yazıyı kaleme almaya karar verdim. aha da alıyorum!

öncelikle modern futbol anlayışı bitti bunu hepimiz biliyoruz. sadece teknik açıdan değil diğer konular açısından da öyle; yorumculuk, tribüncülük, blogculuk, mankenli spikercilik, ilker yasinden tiksinmecilik, endüstriyel futbola karşı duruşçuluk gibi konular var artık. idoller ve idealler de değişti. artık rüya takım barça ve süper yıldız messi var. ronaldinyonun bile 1-2 sene de harcandığını gördük. 10 numara denilen en güzel şey kayboldu mesela. takoz recep yok, alpay ana avrat küfredemiyor peki neler oluyor? teknik konulara değinmiycem o kadar uzman değilim benim anlatmak istediğim yukardaki meseleler.

mesela blogculuk: bugün herkes futbol üstüne yazılar yazmaya başladı. genelde duygusal şeyler. bu yüzden çoğu bok gibi. tema olarak hemen hepsi aynı. elbette genel hatlarıyla, burda yapılabilecek olan şeyler sınırlı tamam ama italyan karılar + çocukluk anıları + ntv spor kafasıyla yazılar yazmak elbette sıkıcı bunu da hepimiz biliyoruz fakat bunu neden yapıyollar? burada marx a dönüyoruz çünkü futbol da ideolojiyle çalışır. peki ideoloji nasıl çalışır?
"Bilmiyorlar, ama yapıyorlar."
bunu yapanların nasıl zevk aldığını anlatmak için bundan iyi açıklama olmaz herhalde. ama bunlar sadece futbola özgü şeyler değil. eskiden özel bişey varsa uzun uğraş ve çalışma gerektiren bi çaba lazımdı bi şeylere ulaşmak için ya da ne bileyim sadece bize özel hissettiğimiz şeylerin herkesin başından geçtiğini anlayınca biraz yıkıldık. bazıları bunu yeni kavrıyo aa öyle mi hadi hemen üye olayım 90larda çocuk olmak ehehehe. bi siktirin gidin a.k ben bilmek istemyorum bitek ben yaşadım sanıyodum bunları sizden duyunca hiç memnun olmuyorum.
ama bu arkadaşlar inatla bu işe devam ediyo 3 korner bi penaltı filan anlatıyolar. meme göt filan da koyuyolar aceto da sagopa gibi bi nesli telef etti.

manken-spikercilik
bu da italyadan geçti herhalde bize. artık bilimsel açıdan analiz edemiycem daha çok anatomik bi değerlendirme yaparsam burcu esmersoy başta olmak bu bağyanların hiçbiri şahane değil. neresini beğeniyolar anlamıyorum. sempratik bile değiller. ayrıca futbolu bi kadından dinlmek istemiyorum. boş boş bakıyorum, o da kendi anlatıyo kendi gülüyo. iyi madem memesine bacağına filan bakayım diyorum hayvan gibi izliyorum yani. asıl ayar oluduğum şey hani böyle bi inanç var ya biz sanki böyle futboldan anlayan hatunlar istiyoruz. ideali bu olan adam düşünemiyorum lan kankasıynan gezer gibi ne lan öyle. kaldıki kadınların futbola ilgisini kaale almam. beceremediklerini düşünmemden değil. bu iş zaten ayrı bi beceri gerektirmez bu nedenle anlamıyolar demiyorum sadece içinde bulunmaları güzel değil bi de üstüne futboldan anlıyo diye ödül bekleyen kızları hiç anlamıyorum. bilmemeleri aşık olmak için daha güzel bi neden. yemek yapmakta böyle mesela. "bütün kadınlar zaten güzel yemek yapar/yapmalıdır" diye genel bi kabul varken " ama dünyanın en güzel aşçıları erkek kehehe" diye bi önermeyle gelmeyin. kadınlar zaten çok güzel yaparlar. yani istisnalar kaideyi bozmaz demiyorum, buradaki olay, istisnalar zaten bi kere dışarda kaldıkları için istisnası oldukları grubun içinde sayılmazlar bence. yani istisna diye bişey yok lan. yemek yapamayan ve futboldan anlayan kızlar bana kız değil gibi gelir. yakışıklı futbolcu filan görürlerse baksınlar işte yoksa levantenin ileri üçlüsünün kritiğini yapacak kalitede sevgili arayan erkek, muhtemelen erkek arkadaş arıyodur. bi de ben yemek yapmayı çok severim, iyi de yaparım ama ödül beklemem herkeşe de söylemeye gerek görmem.

ntv spor yorumculuğuna gelir isek ben herkesin yorumcu olmasına karşı değilim. samet aybaba tarzında insanları çok seviyorum. zaten ciddi yorumculuk kaale alınacak bi iş değil. rıdvan bile bi yerden sonra mahalle kahvesine çeviriyo stüdyoyu. zaten iyi olan da o bence. diğeri yani çok iyi analizle desteklenen yorumlar bile en nihayetinde sıkılıp söylenen yorumdan daha kıymetli sayılmaz.mesela ciddi ciddi açıklamaya çalışıp başarılı olamayınca en sonunda dayanamayıp "a.k hoca napsın girsin kendi mi atsın" gibi yorumlar. ama ntvnin modern çizgisi bozuldu artık ciddi değil de samimi olmaya çalışıyo. post modern bi anlayış hakim artık. çizgi roman basıyolar lan.
bi de ben çizgi romanları çok severim ama zombistanı almadım evet. ama yayınlar çok pahalı lan. (bu nası cümle lan?)

taraftarcılık müessesesi ise daha garip bişey. mesela yöneticiliğin (iktidarın) gönüllü olarak -bilinçdışında- devredilmesinden sonra ben de yorum yapabilirim ve ben de söz sahibiyim diye çıkış yapan, bu konu da hak arayan bireyi sevmem. demokrasi oyununun en güzel yalanı özgürlüktür malum. özellikle seçme özgürlüğü. mesela geçenlerde ntv sporda yenilsen de yensen de programında beşiktaş kongresi konuşuluyodu. taraftarın söz sahibi olmasından falanbahsedildi. burada kapitalizme giriş yapmakta fayda görüyorum. endüstriyel futbolu eleştirmek kolaydır ama onun nimetlerinden faydalanırken aynı tepkiyi göstermemek nası bi yavşaklıktır lan. yani en şahane stadda götten ısıtmalı koltuklarda maç izliyceksin, çimler de yayla gibi olacak, uzay futbolu izlemek istiyceksin neden? çünkü hakediyomuşsun para vermişsin. vay a.k. ne güzel iş. ama aynı zaman endüstriyel de olmasınmış. yahu nu nostaljik kafayı birisi anlatsın bana eski maçları izliyo musunuz. o zaman oynanılan futbol gayet kötü. ama kimse bunu söylemiyo. gerek duymuyo ya da. neden. çünkü eski güzelmiş. o zaman daha iyisi olmadığından güzeldi. bugün hangi hislerle izliyosak o zaman da öyleydi. geçmişe masalsı bi tad katma olayı bizim en acayip saplantımız herhalde. aşk için de öyle. mesela seni seviyorum o kadar çok kullanıldı ki değerini yitirdi gibi sikko düşünceler hakim. hayır yavrum geçmişte nasılsa bugün de aynı sana geçmiştekinin daha kıymetli gelmesinin nedeni cümlenin ilk kullanılan
anına yapılan bi önvarsayımla kapıldığın garip arkaik hisler. (valla öyle lan.. musaf çarpsın..) neyse dil felsefesine girmeyelim konumuz fidbol. özetle:
taraftarlar (halk) her zaman daha çok gönül bağıyla bağladır, fakat yönetimdekiler (iktidarlar) duygudan uzak, kurumsal bi hisle orada dururlar. taraftar aslında klübü yönetemez düşüncesi vardır ki taraftarın da böyle bi isteği zaten olmaz. olsa da gerçek olduğu zaman işler altüst olur çünkü en nihayetinde para konuşur. bu yüzden o ölümüne takımını seven adam olur, diğeri de ağırbaşlı ama düzenbaz başkan. roller bu şekilde dağılmıştır bi nevi gizli anlaşma gibi. demokratik yönetim bu yüzden safsatadır. ideal demokrasi diye bi şey zaten yoktur demokrasi zaten ideal değildir kötüler içinde en iyisidir bu yüzden tercih edilir. her taraftar, dışardan bakıldığından belli bir gruba aidiyet hissiyle sever gibi gözükse de, taraftarın asıl baskın olan yüzü: takımını "en çok ve en özel seven benim" hissiyatıdır. stada girip şöyle bi bakınca "orada bulunmaktan" dan ziyade, sanki "bütün bu gösteri benim için hazırlanmış" gibi hissetiğimizden dolaaayı süpersonik bi zevk aldığımız içün bu boku seviyoruz. yani hem taraftar yönetim ilişkisi hem de taraftar ve yönetimin kendi içişleri bu ikilikle ya da bu oyunla sürdürülür. iyi-kötü ilişkisi. taraftar iyi, yönetim kötüdür. iyi taraftarlar ve kötü taraftarlar vardır. iyi yöneticiler ve kötü yöneticiler vardır. iyi yöneticiler ise hem iyi hem kötüdür. kötü yöneticiler ise hem kötü hem de iyidir.
hem iyi taraftarlar vardır hem de kötü taraftarlar vadır. iyi taraftarlar ise aslında hem iyi hem de kötüdür. kötü taraftarlar ise hem kötü hem de iyidir.
biraz karışık ama örneklersek genelde küfür normaldir ama küfüre karışıyız mesajı verilir.

pes oynayan topçular görmek istemiyorum. samimi olması zerre sikimde değil.

endüstriyel futbola dur diyelim hikayesi zaten kendi içinde mantıksız. bugün kapitalizmi eleştirecek özgün bi dil yok. yani bugünkü dünyanın tek hakim ideolojisi küresel neoliberal politikalar. bu yüzden bütün hayatımız böyleyken kendimizi apolitik zannetmemiz ayrıca bi komik. ideoloji zaten bilinerek yapılan bişey değil bu yüzden yeni nesle böyle çatanları allaha havale ediyorum.
kaldıki endüstriyel futbol kötü bişey la hadi eskiye dönelim desek hangi eskiye dönmemiz lazım? daha önce dediğim gibi eskiden futbol şimdikinden kötüydü. eskinin duygusu bugünün imkanlarıyla örtüşemez çünkü eskinin duygusu bugün uydurduğumuz bişey.
e hadi dönelim o zaman 70ler iyi mi? 80ler? 30lar?
yani endüstriyel futbola karşı olmanın tezi aslında şudur: "endüstriyel futbolun içindeki kötülükleri temizleyelim sonra her şey güzel olacak". afedersiniz yarrak olucak. bugünün kapitalizm eleştirisi de böyledir. çünkü gerçekten karşı duracağımız bi nokta, kimlik yok bulamıyoruz. o yüzden bugün keremle börgırda götümü yaya yaya milk şeyk içtim. şimdi kapitalizmden filan bahsedebiliyorum. bugün kapitalizm demek bile bayağı hale geldiyse bundan büyük zafer olamaz diye boşuna demiyolar. burada özellikle berlin duvarından sonraki sol'un ya da zizekin deyimiyle sol'dan geriye kalana selam ederim.
bitti.

bu yazımı futboldan anlayan bütün kızlara ithaf ediyorum.

1 yorum: