televizyonda izlediğimiz şeylere özeniyoruz ya mesela biz. ama televizyonda izlediğimiz tipler hiç televizyon izlemiyorlar oynadıkları dizilerde. hep sosyal hayat içindeler.internete de girmiyorlar hiç.internet anca bir komedi dizisinin tek bir bölümünün konusu oluyor. şimdi benim düşünmeye çalıştığım şey; televizyon bize hedefler yaratıyor ve biz bu hedeflere ulaşmak için planlar yaptığımız sırada devreye reklamları sokuyor sanırım. reklamlarda da o zamana kadar dizilerde oynamış yada ilerde oynayacak olan "güzel yüzler"i görüyoruz. ama arada bir karmaşa oluyor. mesela bazılarımız dizilerdeki tipler gibi olmak isterken, bazılar televizyonun içinde olup o tipleri canlandırmak istiyor. ben bunları aslında tasvip etmiyorum. ezel gibi intikam peşinde koşmak, kavak yelleri gibi aşık olmak, yada polat olup ülkeki kurtarmak biz televizyon izleyecilerine göre hareketler değil. bunlar yapmamız için hiç televizyon izlemiyor olmamız lazım. televizyon izlemiyoruz ama internette var işin içinde.. sosyal olmak.bu çağda sosyal olmak çok zor..
simit ve bayan
Her şey garip
yukarıda görmüş olduğunuz şey 8 mart 2008de, saat tam 2.55te, pariste place du trocaderoda 3000 kişinin ansızın heykel gibi durduğu hadisedir. bu "donma" olayına şehre büyüyü geri getirmek için yapılan eylem deniyo. yani polise daş atan ya da kendini zincirleyen göstericilik olayının modası geçti. bu şekilde kamusal alanı işgal ediyolar. bi de avrupalının kent anlayışı farklı. ya da şöyle diyim bizdeki kent ruhu çok yenidir hatta yoktur. ama onlar anasının nikahından beri öyle yaşadıkları içün böyle garip işlere girişebiliyolar. flash mob da deniyo aniden yapıyolar. bi de bu evrupalı göstericiler bi garip. küreselleşme karşıtları filan var ya hep görüyoruz bizdeki gibi dövizle dalmıyolar yüzünü gözünü boyuyolar, karnaval gibi ağızlarında birer düdük davulla ritim tutmalar filan gibi bu da onlardan. hep değişik işler yani. . ama güzel ben sevdim. gerçi ben görsem el şakası yaparım ehzshehze
bi tane daha vardı onu bulamadım.los angelesta bi grup digital militan sınırlı bi meskendeki bütün ses, görüntü ne yayını varsa kesiyolar. tabi millet "la noliyi?" diye sokağa dökülmeye başlayınca sonra bunlar da oturup filme alıyolar bu insanları . medya bağımlılığı hesaaabı eleştiriler meleştiriler işte neyse ama bulamadım onu. bilen duyan varsa şeyetsin.
bu ara hep tekel işçileri konuşuluyo ya ordan akıma geldi bunlar.
gaynak: 1968
cabanas başından vurulmuş
Bu aslında tam 'seviyeli paylaşımlar'a göre bir yazı değil ama kendisi pes'deki favori adamımdır.Ailesi ve arkadaşlarıyla mexico city'de bir gece klübünde eğlenirken çıkan bir kavga sonucunda kafasından vurulmuş ve durumu baya kritikmiş.
yağız artık sağ kanattan cabanas'la bindiremicem :(
Cüceler
Allah günah yazmasın da ben küçüklükten beri çok korkarım. bazen yolda görüyorum yön değiştiriyorum. bakamam içim bi fena oluyo. şimdi cnbce de willow filmi var görünce kapattım. ayrıca neden bu insanların tek istihdam alanı çocuk tiyatroları. orda da ne "oynuyolar" tahmin edelim hadi?.. saçma lan.
neyse
Bittim gözün aydın
aklıma hiçbi şey gelmiyo. turgut özalla ve semra özalın vidyosu varmış ona baktım şimdi. aklıma hiçbi şey gelmiyo çünkü. bi de mayspiyes şarkı emicisi çalışmıyo. zamanında çalışıyodun şimdi noldu da çalışmıyosun acaba? yeni ve güzel şarkılar. bi de kar yağıyo hep. çarşamba köyüme geri dönücem. inşallah ekranlı koltukları vardır 15 saat film izlerim. uyuyamıyorum çünkü. topkekten de tiksindim edirne istanbul hattı yüzünden. bilemiyorum aklıma hiçbi şey gelmiyo. bir sürü kitap aldım tez yazıcam marksizm hakkında ama ondan da tiksiniyorum bazen. imparatorluk kitabını da aldım nihayet m. hardt ve antonio negri nin pek sevilen eseri. her gün 1 demlik çay yapıp 2 bardak içtikten sonra döküyorum. mis gibi demler belediye kanalizasyonuna karışıyo. memleketimin enerjisini boşa harcıyorum. bi de konserve türlü alın. azcık soğanla patates haşladıktan sonra tencere dökün, salça ve baharat ekleyin, bi yarım saat pişirin, yaz türlüsüyle yazı getirin. aklıma hiçbi şey gelmiyo çünkü. afiyet olsun.
Cesaretin var mı aşka
Sabah sınav var saat sabahın 5 i ben ders çalışmayı bıraktım geleceğimi düşünüyorum Gelecekteki Efkan ı düşünüyorum. ama bi türlü güzel bi hayal kuramadım. "iyice yaşlandın a.k" dedim kendi kendime, iyi ki bi hafta geç yazdırdılar ha nüfusa. sanki 5 yıl gibi geliyo bazen. neyse radyoyu açtım.
ben radyo dinlemeyi sevmem. daha doğrusu radyodan şarkı dinlemeyi sevmem. hem ses kalitesi düşük hem de çok gergin. bi tek islami radyoları dinliyorum. o da eğer kulağa çok hoş gelen güzel sesli birileri ibretlik menkıbeler anlatıyosa dinlerim uykuma dalarım. ama yok diğer türlü radyodan şarkı dinleyemiyorum benim kontrolümde çalması lazım şarkıların. sürekli kanal değiştiresim geliyo güzel şarkı bulana kadar o arada da kafa ambale oluyo zaten o yüzden girmiyorum bu işlere. ama bazıları var ki takılıp kalıyo insan elim kapatma şeysine gitmiyo bi türlü. ve gene öyle oldu:
-gene cızır cızır gecenin köründe coşkun böyle guehahhahehahaeehe diye konuşan mal bi dj var. bi insan nası böyle coşturmayı bekler ki. ayrıca niye coşalım gece olmuş bünyem uyku istiyo yüzyılllardır böyle insanoğlu gece kendini kapatmaya çalışır en azından rölantiye alır sen niye hala atraksiyon peşindesin be adam.
-bi kaç frekans sonra puslu şiir okuyan birileri var. onlara bişey demiyorum allaha havale ediyorum.
-az ilerde de radyo 34 var ki bambaşka. burda djler damardan konuşuyolar. karRRrrRRRdeşimize gelsin allahına kadarRrRRrR!! filan diyolar. bağyan djler de aynı bu kafada ama çok fena. bi de bi olay var lan: bu kanalda smsle en sevdiğiniz şarkıcıya oy gönderiyosunuz. Cengiz abimize sayıyoruz 1,2,3,4,6,8,12,14,15,20 vee 20 oy daha ekliyoruz bu oylarla beraber 3. sıraya yerleşiyorRRrr durmayın oylarınız gönderin karRrrRdeşim!" diyolar en sonunda birinci olan sanatçıdan tamı tamına 10 şarkı dinliyosunuz evet yanlış duymadınız 10 şarkı! he bu arada bu mücadeleyi verebilmeniz için her sms 25 kontör karşılığında olduğunu unutmamanız lazım bi de sabah 6 da bitiyo program. ... yani en sevdiğin sanatçının 10 şarkısını dinlemek için bundan güzel bi saat olabilir mi düşünün.. sabah namazıyla beraber.
biraz sonra sabah programlarının tekrarına denk geldim yine. bunu televizyon programlarında yaşıyodum genelde radyoda da oldu artık. "dünyanın en yalnız adamı gündüz izlediği televizyon programlarının gece tekrarına denk gelip izleyen adamdır." aforizmalar.
-bi de şöyle bi teması olan var: bi tane düz konuşan güleç iyi adamla, sesi inceltilmiş bi herif konuşuyo karşılıklı. bu ince sesli konuşurken gülme efekti veriyolar her cümlesine. bebek sesi gibi işte. azericeden bile komik. a.k ben sizin bu nası bi format lan.
-bir diğeri lig radyo orda da herkeş futbol konusunda uzman ve tanınmış kişiler bi tek ben tanımıyorum onları. birileri bağlanıyo birileri anlatıyo konuşuyo habire, birileri birilerini övüyo ama ben hiçbirini tanımıyorum. futbolla da ilgilenirim pek belli etmesem de ama baya düşündüm bunlar kendi aralarında ünlü gibi de değil ama çözemedim nedir olayları. işte bazen uğur meleke çıkıyo o kadar kendinden emin konuşuyo ki futbol değil de akışkanlar mekaniği anlatıyo zannediyorum.
-işte en sevdiğim frekans. slov şarkılar çalan kanal. ne dj var ne başka bişey. koy leman sam - gönül bi de ismini bilmediğim O kadının cesaretin var mı aşka, çarpıyor kalbim bir başka.. diye gidiyo. bunu playliste almadan, her gece en az 300 kere çalmadan radyo istasyonu işletme ruhsatı vermiyolar herhalde. ben o gece 3 ayrı kanalda bu şarkıyı dinledim. şarkı da çok skindiriktir ama o ayrı bi konu tabi.
sınav kötü geçti. ama kalmam vizem 95 kehehe.
ayrıca hayatımda hiç akışkanlar mekaniği görmediğim.
ben radyo dinlemeyi sevmem. daha doğrusu radyodan şarkı dinlemeyi sevmem. hem ses kalitesi düşük hem de çok gergin. bi tek islami radyoları dinliyorum. o da eğer kulağa çok hoş gelen güzel sesli birileri ibretlik menkıbeler anlatıyosa dinlerim uykuma dalarım. ama yok diğer türlü radyodan şarkı dinleyemiyorum benim kontrolümde çalması lazım şarkıların. sürekli kanal değiştiresim geliyo güzel şarkı bulana kadar o arada da kafa ambale oluyo zaten o yüzden girmiyorum bu işlere. ama bazıları var ki takılıp kalıyo insan elim kapatma şeysine gitmiyo bi türlü. ve gene öyle oldu:
-gene cızır cızır gecenin köründe coşkun böyle guehahhahehahaeehe diye konuşan mal bi dj var. bi insan nası böyle coşturmayı bekler ki. ayrıca niye coşalım gece olmuş bünyem uyku istiyo yüzyılllardır böyle insanoğlu gece kendini kapatmaya çalışır en azından rölantiye alır sen niye hala atraksiyon peşindesin be adam.
-bi kaç frekans sonra puslu şiir okuyan birileri var. onlara bişey demiyorum allaha havale ediyorum.
-az ilerde de radyo 34 var ki bambaşka. burda djler damardan konuşuyolar. karRRrrRRRdeşimize gelsin allahına kadarRrRRrR!! filan diyolar. bağyan djler de aynı bu kafada ama çok fena. bi de bi olay var lan: bu kanalda smsle en sevdiğiniz şarkıcıya oy gönderiyosunuz. Cengiz abimize sayıyoruz 1,2,3,4,6,8,12,14,15,20 vee 20 oy daha ekliyoruz bu oylarla beraber 3. sıraya yerleşiyorRRrr durmayın oylarınız gönderin karRrrRdeşim!" diyolar en sonunda birinci olan sanatçıdan tamı tamına 10 şarkı dinliyosunuz evet yanlış duymadınız 10 şarkı! he bu arada bu mücadeleyi verebilmeniz için her sms 25 kontör karşılığında olduğunu unutmamanız lazım bi de sabah 6 da bitiyo program. ... yani en sevdiğin sanatçının 10 şarkısını dinlemek için bundan güzel bi saat olabilir mi düşünün.. sabah namazıyla beraber.
biraz sonra sabah programlarının tekrarına denk geldim yine. bunu televizyon programlarında yaşıyodum genelde radyoda da oldu artık. "dünyanın en yalnız adamı gündüz izlediği televizyon programlarının gece tekrarına denk gelip izleyen adamdır." aforizmalar.
-bi de şöyle bi teması olan var: bi tane düz konuşan güleç iyi adamla, sesi inceltilmiş bi herif konuşuyo karşılıklı. bu ince sesli konuşurken gülme efekti veriyolar her cümlesine. bebek sesi gibi işte. azericeden bile komik. a.k ben sizin bu nası bi format lan.
-bir diğeri lig radyo orda da herkeş futbol konusunda uzman ve tanınmış kişiler bi tek ben tanımıyorum onları. birileri bağlanıyo birileri anlatıyo konuşuyo habire, birileri birilerini övüyo ama ben hiçbirini tanımıyorum. futbolla da ilgilenirim pek belli etmesem de ama baya düşündüm bunlar kendi aralarında ünlü gibi de değil ama çözemedim nedir olayları. işte bazen uğur meleke çıkıyo o kadar kendinden emin konuşuyo ki futbol değil de akışkanlar mekaniği anlatıyo zannediyorum.
-işte en sevdiğim frekans. slov şarkılar çalan kanal. ne dj var ne başka bişey. koy leman sam - gönül bi de ismini bilmediğim O kadının cesaretin var mı aşka, çarpıyor kalbim bir başka.. diye gidiyo. bunu playliste almadan, her gece en az 300 kere çalmadan radyo istasyonu işletme ruhsatı vermiyolar herhalde. ben o gece 3 ayrı kanalda bu şarkıyı dinledim. şarkı da çok skindiriktir ama o ayrı bi konu tabi.
sınav kötü geçti. ama kalmam vizem 95 kehehe.
ayrıca hayatımda hiç akışkanlar mekaniği görmediğim.
şimdi beni kurtar gönüüül..
bant dergisi
4 sene evvel dergi kapaklarından etkileniyordum ve sanırım o yüzden alıyordum bant dergisini ben.Biraz da grup keşfetme amacımda vardı.Ama derginin genelde şiddetle tavsiye etti grupların hiçbirini beğenmiyordum.hatta kaba tabirle kendi içimde "bi boka benzemiyo lan bu.kotaya da yazık oldu kocaman albüm çektik" diyordum. "the decemberists" diye bi grup tavsiye etmişlerdi mesela.iğrenç bir müzikleri var bence.zaten bu akerdeon kullanan her grubu sevme olayı nerden çıktı ya.tamam grubun 1-2 şarkısı dinlenebilir.ama 5 lira verdiğimiz (o zaman 5 liraydı) bir derginin tavsiye ettiği bir grubun çok güzel olması , şarkılarının mp3 playerlarımızda yer alması , yolda yürürken zihnimizden bize klipler çektirmesi gerekmez mi ? bence gerekir..
benim için güzel bir şarkı : GTA Liberty City Stories Theme
gta'nın oyun müziği olabilir..ama süper bir şarkı bence.dinleyin.
eteket
akordeon sevmiyorum,
bant dergisi,
dandik müzik
stikır
Sticker from Enis İnan on Vimeo.
kamera : enis inan (sanadiyorumbirader.blogspot.com)
actor : mezar turizm
müzik : mezar turizm
bölge : kadıköy - bim - kadife sokak
eteket
bu benim,
el çabukluğu,
stikır,
video paylaşımı
şemsiye
Son zamanlarda şemsiye kullanımındaki artışı anlamadığım gibi kar yağarken insanların şemsiye ile gezmesini de anlamam ben.
eteket
kar yağdı böyle oldu
barcelona hayatımdan defol!
mahalle de saygı kazanmanın yolu
Sosyal hayat ve güncel konulardan uzaklaşıp şimdi sizi bundan 10 sene öncesine götürmek isterim.
Bu zamana kadar 100 tane futbol blogunda mahalle maçları ile ilgili yazılar zaten okumuşsunuzdur.3 korner 1 penaltıydı, atan alırdı, amatör ruhtu zarttı zurttu onlardan bahsetmicem.gına gelmiştir çünkü.bana geldi en azından..
7 yaşına kadar şifresiz dönemde maç izleyebildim.7 yaşına kadar da pek ilgili değildim açıkcası futbola.ninja kaplumbağalar daha çok ilgimi çekiyordu.belime yastık bağlayıp gezerdim hatta neyse..avrupa maçlarına da babam izlerse izlerdim o yüzden pek futbol bilgim ve tekniğim gelişmemiş idi.mahallede adam alınırdı.takımdaki yaşca en büyük adam en iyi oynayan adam olurdu.toplar onda birleşir ve o şutu kullanırdı.zaman zaman kaleciyle karşı karşıya kalsanız bile arkadan o "pass lan passss" dediğinde şut çekmek yerine geri pas vermek zorunda kalırdınız.vermeyip gol kaçırırsanız tekme yerdiniz, yada topla üzerinize abanırdı. o yüzden bende hep pas vermek zorunda kalmışımdır.arada bazen gol attığımda olurdu.o yüzden şimdiki maçlarda da kişisel pek oynayamam driplingim zayıfdır :(
bir sabah ya da öğlen hatırlamıyorum tv de bir maç görmüştüm sanırım.adam ayağının dışıyla bir pas vermişti ve bu teknik çok hoşuma gitmişti.mahallede de kimsenin bu tip bir vuruş yaptığını görmemiştim.evdeki ufak topla deneme yaptım.çok kolaydı.top eli gibi dönüyordu.dışarda maç yapmak için toplandığımız da ısınmak için orta-kafa-gol oynardık.orta yapmak için ben geçtim.ayağımın dışıyla topun dibine girdiğimde futbol da en tehlikeli orta olan "kaleye paralel giden orta"ları kesiyordum.bazıları kaleye girip gol bile oluyordu.çünkü ufakken kalede olduğunuz maçlarda havadan gelen topları hatırlayın.f-16 füzesi kafanıza geliyor gibi çekinirdiniz o toplardan ve genelde gol olurdu o toplar,kurtarırsanızda büyük tebrikler alırdınız ve bir dahaki pozisyonda gol yerseniz bile kimse size kızmazdı...
herneyse gerçek maç başladığında ufak bir alanda nerdeyse 30 çocuk top oynadığımızdan şut pozisyonu bulmak çok zordu.genelde en büyük olan adam topla gelir bizde müdafamızı ederdik.topu alınca da bizdeki en büyüğe atardık topu. karşıdan rakip gelirken topu kestim , top önümde kalmıştı.o zamanlar 'kürek takımı' na gittiğimden çok hızlı koşuyordum ve pek yorulmazdım.o topu önüme alıp koşmaya başladım..karşıma biri çıkarsa top kaptırabilirdim.bunun gerginliğiyle topu aşa aşa gidiyodum.erdem(takımdaki büyük) top istiyordu benden.ayağımın dışını kullanmamın vakti gelmişti..erdem tam kalenin önündeydi ya top ona gelicek yada daha da falso alıp kaleyi delip geçicekti..arkamda rakibimin nefesini ensemde hissediyorken topu aştım ve ayağımın dışıyla dibine girdim..dünyadaki en muhteşem görüntüydü.top tamamen kafamdaki rotada gidiyordu ve o kadar güzel dönüyorduki..top gittiiiii gittiiii erdemi de aştı gittii gittiiii kalecinin 2 kolu arasından içeri girdi.."kalecinin boyunu aştıı lan gol mol değil buu amına koyiimmmmm" "gol lan gol nereye değil" "lan ben onu nasııı tutcamm" tartışmaları başlamıştı.ama benim pek umrumda değildi,aslında umrumdaydı lan golüm yeniyo orda direk tartışmaya atlamıştım :"kolunun arasından geçmedi mi lan kuran üzerine yemin etsene !!!"..
gol sayıldı mı sayılmadı mı hatırlamıyorum ama mahalledeki değerim artmıştı..takımlar seçilirken 3. adam olarak seçiliyordum.mahalle maçlarında da görev alıyordum arada.hatta bir mahalle maçında kaleciyken aut atışından gol yazmıştım.
konuyu "ya işte biz çocukken böle mücadelelerle büyüdük şimdiki çocuklar internetlerde wow oynayarak sanal dünyada mücadele ediyolar çok vahim" diyerek bitirmek isterdim ama öyle değil.geçen halı saha maçı yaptık.maçtan önce saha boştu.şut çalışması yapıyoruz.yine bi falsolu topun dibine girerek şut çekmeye çalışıyım dedim.kalenin üstüne 3 kale daha koysanız yine girmez.baya topa vurmayı unutmuşum lan ben... :(
eteket
ayak dışı,
falso,
kuran çarpsın de,
kuyruk salla,
sokaklardan geldik,
yemin et
:)
son günlerin yükselen trendinden blog olarak geri kalmadık, giriniz sorunuz, her soru cevaplanacak. söz.
http://www.formspring.me/seviyelipaylas
iletişim mailimiz bu da. türkiye'nin en çok tıklanan sitesinden aldık maili. hani belki bizim blog'dan alıntı yapmak istersiniz. ya da röportaj yapmak istersiz hiç olmadı çok güzel bir blog diye teşekkür etmek istersiniz onun için bu da.
seviyelipaylasimlar@mynet.com
http://www.formspring.me/seviyelipaylas
iletişim mailimiz bu da. türkiye'nin en çok tıklanan sitesinden aldık maili. hani belki bizim blog'dan alıntı yapmak istersiniz. ya da röportaj yapmak istersiz hiç olmadı çok güzel bir blog diye teşekkür etmek istersiniz onun için bu da.
seviyelipaylasimlar@mynet.com
eteket
formspring,
mynet
Ne buuu ?
kanka bak evde ne buldum, kestaneye benziyor, üstünde arapça şeyler yazıyor, yiycem.
evet bulana ferhat'tan seviyeli paylaşımlar adına 100 kontör ödül var. heyecanla bekliyoruz tahminleri.
evet bulana ferhat'tan seviyeli paylaşımlar adına 100 kontör ödül var. heyecanla bekliyoruz tahminleri.
bu ne şimdi
İstanbul maceraları vol.2
emrah arabayı sürüyor, ön koltukta ferhat, arkada ben.
yandan iett otobüsü geçiyor. bir vatandaş ferhat'ın suratına bakıyor.
ferhat- yarrama bak suratıma bakıyo
....
ferhat- al ben de sana bakıyorum noldu şimdi ?
İstanbul maceraları vol.1
kahramanlarımızı tanıtalım önce. biri ferhat. blogu takip edenler daha önce duymuştur ilerde de duyacaktır ismini. diğeri emrah, yakında bulgaristana okumaya gidecek olan arkadaşımız. biri ben. ek karakterlerimiz de gaziantepli tatlıcı ve kahveci yaşar abi.
karnımız acıkır nohut-pilavcı etraftamı diye kahveden çıkılır bulamayınca mercan kokoreçten bir şeyler alınır. parasını tabi ki ferhat öder. daha sonra kahveye dönerken ferhat'ın tatlı da alalım yemeğin üstüne iyi gider önerisi ile tatlıcıya girilir.
( yazma açısından kolay olsun diye kısaltıyorum birazcık)
ferhat- abi lokma verir misin yarım kilo.
yiğit- tarçın da atar mısın ?
tatlıcı- tarçın ?
emrah- baharat abi karabiber gibi hani.
tatlıcı- ahhahaha tatlıya baharat mı konur
ferhat- tarçın abi nasıl bilmezsin sahlebin içine konulandan ?
tatlıcı- sahlep ?
ferhat- sıcak bi içecek yoğun hani kıvamı ?
tatlıcı- hahahah tarçın değildir o şanfıstığı derler ona nerelisin sen ?
ferhat- erzincanlı abi.
tatlıcı- nasıl bilmezsin şanfıstığını bilmen lazım erzincanlısın.
yiğit- abi tarçın yok mu şimdi bodrumda sahilde, taksimde, heryerde küçüklüğümden beri tarçınla yerim ben lokmayı
tatlıcı- bi daha tatlıcıya tarçın falan demeyin gülerler ahahaha. durun size bi güzellik yapayım.
( lokma alınır içine şanfıstığı katmaya başlar.)
yiğit- abi koyma....... koyma abi...... abi koyma..... koyma.....
ferhat- abi bezelye koydun içine.
tatlıcı- ne bezelyesi ?
ferhat- şanfıstığı değil ki o bezelye.
kahvede yemekler yenir. tatlı kısmına geçilir. kontrol amacı ile şanfıstığının tadına bakılır. bildiğin bezelye tadı gelir. meğer ferhat haklıymış. şanfıstığı pahalı olduğu için bezelye rendelerek konuşuyormuş yeşil yeşil. o esnada yaşar abi gelir.
ferhat- yaşar abi şunun tadına bakar mısın bi şanfıstığı mı bu ?
yaşar abi- yok be abi hindistan cevizi bu.
karnımız acıkır nohut-pilavcı etraftamı diye kahveden çıkılır bulamayınca mercan kokoreçten bir şeyler alınır. parasını tabi ki ferhat öder. daha sonra kahveye dönerken ferhat'ın tatlı da alalım yemeğin üstüne iyi gider önerisi ile tatlıcıya girilir.
( yazma açısından kolay olsun diye kısaltıyorum birazcık)
ferhat- abi lokma verir misin yarım kilo.
yiğit- tarçın da atar mısın ?
tatlıcı- tarçın ?
emrah- baharat abi karabiber gibi hani.
tatlıcı- ahhahaha tatlıya baharat mı konur
ferhat- tarçın abi nasıl bilmezsin sahlebin içine konulandan ?
tatlıcı- sahlep ?
ferhat- sıcak bi içecek yoğun hani kıvamı ?
tatlıcı- hahahah tarçın değildir o şanfıstığı derler ona nerelisin sen ?
ferhat- erzincanlı abi.
tatlıcı- nasıl bilmezsin şanfıstığını bilmen lazım erzincanlısın.
yiğit- abi tarçın yok mu şimdi bodrumda sahilde, taksimde, heryerde küçüklüğümden beri tarçınla yerim ben lokmayı
tatlıcı- bi daha tatlıcıya tarçın falan demeyin gülerler ahahaha. durun size bi güzellik yapayım.
( lokma alınır içine şanfıstığı katmaya başlar.)
yiğit- abi koyma....... koyma abi...... abi koyma..... koyma.....
ferhat- abi bezelye koydun içine.
tatlıcı- ne bezelyesi ?
ferhat- şanfıstığı değil ki o bezelye.
kahvede yemekler yenir. tatlı kısmına geçilir. kontrol amacı ile şanfıstığının tadına bakılır. bildiğin bezelye tadı gelir. meğer ferhat haklıymış. şanfıstığı pahalı olduğu için bezelye rendelerek konuşuyormuş yeşil yeşil. o esnada yaşar abi gelir.
ferhat- yaşar abi şunun tadına bakar mısın bi şanfıstığı mı bu ?
yaşar abi- yok be abi hindistan cevizi bu.
eteket
bezelye,
hahaha,
hindistan cevizi,
lokma,
mercan kokoreç,
şanfıstığı,
tarçın,
yaşar abi
Neler oluyor bize?
copyright © Seviyeli Paylaşımlar
seviyelipaylasimlar.blogspot.com web sitesinde yer alan tüm sayısal veriler, istatistikler ve tahminler sadece bilgilendirme amaçlıdır. yazılarda yer alan içerik yazarların kendi görüşleri olup; ilgili konu hakkında seviyelipaylasimlar.blogspot.com'un genel görüşünü yansıtmaz. Web sayfalarımızda yer alan bilgiler ve doğrulukları tarafımızca garanti edilmemekte olup, bu bilgiler belli bir getirinin sağlanmasına yönelik olarak verilmemektedir. Bu nedenle bu sayfalarda yer alan bilgilerdeki hatalardan, eksikliklerden ya da bu bilgilere dayanılarak yapılan işlemlerden doğacak her türlü maddi/manevi zararlardan ve her ne şekilde olursa olsun üçüncü kişilerin uğrayabileceği her türlü zararlardan dolayı seviyelipaylasimlar.blogspot.com sorumlu tutulamaz.
Demin Kerem sordu sen mi yazdın diye, bilmiyorum dedim. Ne ki bu? bloggerın 3 kişi bloga girdik diye çevirdiği sinsi oyunlardan mı, eğer öyleyse anonim şirket mi kuruyoruz ne bu oyunbazlıklar blogger, korkma biz kimsenin anasına bacısına küfretmeyiz ki davalık olalım, ama dava açmayın lan bize.. siz söyleyin biz hemen geri alırız fikrimizi, konuş hele, yoksa, Yiğit yoksa sen mi yaptın lan? yoksa ne bu ? yoksa birisi bizim Türk mizahını yönlendirecek isimler olduğumuzu anlayıp satın mı aldı bizi?
dünyanın en tehlikeli noktaları
burası 2 sene önce kısa süreli ikamet ettiğimiz sakarya'nın serdivan bölgesidir.dolabı kimin yıktığını hala öğrenemedik.soldaki acaip yorgana bağlı şekilde uyuyan arkadaşın içine giren varlığı da çözemedik.fotoda pc başında bulunan arkadaşı da uzun zamandır arıyoruz..bulanların sol alttaki 3 yazardan birine ulaşmaları rica olunur.
Saklı kalanlar...
- Başkanımız Tayyip Erdoğan
- Yol üstü lezzet durakları 1 - Cigi'nin Yeri
- Bunu deneyin
- Tillate
- Küçük bir itiraf
evet bunlar mezar turizm'in yazmaya niyetlenip yazamadığı, tamamlayamadığı veya korkudan yayınlayamadığı 5 adet taslağın başlığı. paylaşayım dedim.
Anormal normal
sevgili acme güzel bir yazı yazmış. ben de düşünürüm hep bu konuyu. bide güvenlik kaygısından kaynaklanıyor bende bu olay. mesela kitapçı da çalışıyorum ya. masada bir sürü kitap var özenle dizilmiş. her an biri gelip onları dağıtabilir böyle hüleeaaaa diye mağazaya girip bütün kitapları alt üst edebilir. ama kimse yapmıyor bunu. ya da biri böyle bir şey yapar diye hiç bir önlem alınmamış.
ya da otobüslerde mesela durup dururken insan bağırabilir böyle hülaaaa diye ama kimse yapmıyor normallik anormallik durumları hakikaten ilginç. illa ki insanın içinden gelir böyle şeyler yolda yürürken yorulup birden yere oturan hiç bir insan görmedim ben illa yüksek bir yere oturuyor herkes ne var yani yorulunca oturabilsek. normali bu mu oluyor bu olayın.
ya da otobüslerde mesela durup dururken insan bağırabilir böyle hülaaaa diye ama kimse yapmıyor normallik anormallik durumları hakikaten ilginç. illa ki insanın içinden gelir böyle şeyler yolda yürürken yorulup birden yere oturan hiç bir insan görmedim ben illa yüksek bir yere oturuyor herkes ne var yani yorulunca oturabilsek. normali bu mu oluyor bu olayın.
eteket
hayat bi mahsen hakkatten
Normal anormal
Asıl anormallik, normallik değil mi? tabi nikine dEngEsiss yazan çocuklarımızdan bahsetmiyorum tabi yahut bunları eleştiren insanlar gibi de olmamayım ben onları da severim doğaldır olmalı hepsi. gerizekalı der geçeriz ergen şeysi deriz her neyse ben daha çok adı konmamış olandan bahsediyorum. yani normal insanlar daha tehlikeli gözükmez mi size? mesela fazla dost canlısı birisi görürsem kesin seri katil diye düşünürüm. çok kibar, sakin ve soğukkanlı konuşan insanları sevmem. Örneğin Sin Cityden Kevin. tertemiz yüzlü, sessiz, sakin bi çocuk.
ya da bir fırıncı düşünelim ekmek yapar dimi. fırıncıyı izlerken bir süre sonra bende bi his oluyo böyle sanki tiyatro oynuyomuş gibi ama aslında gayet normal işini yapıyo ama bence çok saçma hareketleri filan sanki birden heleleee diye çıldırıp unu, tepsiyi dağıtıp çırılçıplak koşucakmış geliyo. çünkü bişey yapmak özünde anormal bişey değil mi. mi mi mi? cevap verin lan arada.
ya da daha soyut şeylerle açıklayıp kafa bulandırayım misal her insancanlısı gibi kendimize belli şeyler atfederiz iyi, güzel, çirkin, sempatik, komik, inatçı, saf, hamarat vsvsvsvs şeyler yapıcaz tabi hayvan mıyız lan! ama bunlar da bi yerden sahiplenip benimsenince ve ona göre davranınca çok komik oluyo. bütün bu insani değerler kabulden ibaret en nihayetinde ama bunları böyle kabul edince tutarsız davranırsak insanlar bizi kötülüyolar. buna da tamam ama bu değerleri gerçekten sonuna kadar savunan insanlara da insan gözüyle bakılmaz mesela ve hatta diyelim dindar olmayı kabullenmiş ve benimsenmiş birisi aslında evinde gizli gizli içki içen kumar oynayan hatta bunlar yetmezse sapık fantezileri olan insanlar olarak kodlanır kafada. halbuse dindarlık en disiplinli ahlak işidir. sevmek güzel şey dostlar der nejat abi ama sevgisinde tutarlı insana köpek denir hatta kader filmindeki gibi bile olur lan. gayet normal ve tutarlı bi hareket. buna aşırı denmemeli çünkü adam sadece seviyo ya da öyle başka bi fazlası yok tutarsızlık bu toplumda kötü bişey ama tutarlı olunca da anormal diyolar? tabii saplantıya dönüşürse ayrı. saplantı da kişi yaptığı şeyi yapmaya şartlanır içeriği önemsizdir derler.lerlerler.
ki burada da saplantıyı hastalık olarak görüp görmemek olayı başlar diğer bir klişemiz olan ya bütün deliler akıllıysa? biz deliysek. bence bu da süper bi buluş değil değişen bişey yokki o zaman altına sıçıp manasızca konuşmak normal olucaktı ben de bu sefer neden altımıza sıçıp gezmek normal diycektim. içerikler önemsiz yani.
ya da biraz somutlaştırırsak bürokrasi de böyledir. mesela hastaneye gittin kağıt alıyosun ordan hasta kabule ordan bilmem nereye bunları yapmazsan bu iş olmuyomuş. hadi len ordan! bi adam bi imza atıcak kağıt parçasına sonra ben gidip böbreeeemdeki taşı kırdırıcam. bu işlemler normal en nihayetinde ama çok komik olmuyo mu yaparken böyle bi "aslında gereksiz"lik hissi olmuyo mu la.
ya da gece saat 5 biraz tehlikeli bi muhitte boş boş gezerken polis seni çağırıyo kimliğin yoksa içeri alıyo. kimlik ne ki? sen basbaya canlısın ama varlığının kabul görmesi için resmi belge lazım. peki asıl polis kim ki? o da devleti simgeliyo mesela. aslında gayet normal bi eylem ama asıl normal olduğu için anormal değil mi bunlar?
simgeler, imgeler ne lan bunlar?
ekibime not: yazıların sonuna çoktan seçmeli sınav kutucuğu eklemeyin sik gibi duruyo. yiğit kesin senin işi bunlar. ayrıca doğum günümü neden kutlamadın lan ben sana mesaj attıydım..
eteket
hayat bi mahsen hakkatten
Feys
artık facebook'tayız. facebook search'üne seviyeli yazsanız bile biz çıkarız. seviyeli paylaşımlarımızı daha büyük kitlelere ulaştırmak istiyoruz. ama çekirdek tayfamız sizi de seviyoruz.
eteket
facebook.com,
kitlelere ulaşma ihtiyacı,
reklam
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)